Skip to main content

لَهُۥ
O(insa)nın vardır
مُعَقِّبَٰتٌ
izleyenler
مِّنۢ بَيْنِ يَدَيْهِ
önünden
وَمِنْ
ve
خَلْفِهِۦ
arkasından
يَحْفَظُونَهُۥ
onu korurlar
مِنْ أَمْرِ
emrinden
ٱللَّهِۗ
Allah'ın
إِنَّ
şüphesiz
ٱللَّهَ
Allah
لَا يُغَيِّرُ
(durumlarını) değiştirmez
مَا بِقَوْمٍ
bir milet
حَتَّىٰ
sürece
يُغَيِّرُوا۟
değiştirmediği
مَا بِأَنفُسِهِمْۗ
kendi (durumlarını)
وَإِذَآ
zaman
أَرَادَ
istediği
ٱللَّهُ
Allah
بِقَوْمٍ
bir kavme
سُوٓءًا
kötülük
فَلَا
artık yoktur
مَرَدَّ
geri çevirecek
لَهُۥۚ
onu
وَمَا
zaten yoktur
لَهُم
onların
مِّن دُونِهِۦ
O'ndan başka
مِن وَالٍ
koruyucuları

lehû mü`aḳḳibâtüm mim beyni yedeyhi vemin ḫalfihî yaḥfeżûnehû min emri-llâh. inne-llâhe lâ yügayyiru mâ biḳavmin ḥattâ yügayyirû mâ bienfüsihim. veiẕâ erâde-llâhü biḳavmin sûen felâ meradde leh. vemâ lehüm min dûnihî miv vâl.

Ardında ve önünde insanoğlunu takip edenler vardır; Allah'ın emriyle onu gözetirler. Bir millet kendini bozmadıkça Allah onların durumunu değiştirmez. Allah bir milletin fenalığını dileyince artık onun önüne geçilmez. Onlar için Allah'tan başka hamide bulunmaz.

Tefsir

هُوَ
O'dur
ٱلَّذِى يُرِيكُمُ
size gösteren
ٱلْبَرْقَ
şimşeği
خَوْفًا
korku
وَطَمَعًا
ve umud içinde
وَيُنشِئُ
ve yapan
ٱلسَّحَابَ
bulutları
ٱلثِّقَالَ
ağır (yüklü)

hüve-lleẕî yürîkümü-lberḳa ḫavfev veṭame`av veyünşiü-sseḥâbe-ŝŝiḳâl.

Korku ve ümide düşürmek için size şimşeği gösteren, yağmurla yüklü bulutları meydana getiren O'dur.

Tefsir

وَيُسَبِّحُ
ve tesbih ederler
ٱلرَّعْدُ
gök gürültüsü
بِحَمْدِهِۦ
onun övgüsüyle
وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ
ve melekler
مِنْ خِيفَتِهِۦ
korkusundan
وَيُرْسِلُ
ve gönderir
ٱلصَّوَٰعِقَ
yıldırımlar
فَيُصِيبُ
çarpar
بِهَا
onlarla
مَن
kimseyi
يَشَآءُ
dilediği
وَهُمْ
ve onlar
يُجَٰدِلُونَ
tartışmaktadırlar
فِى
hakkında
ٱللَّهِ
Allah
وَهُوَ
ve O'nun
شَدِيدُ
pek çetindir
ٱلْمِحَالِ
tuzağı (cezası)

veyüsebbiḥu-rra`dü biḥamdihî velmelâiketü min ḫîfetih. veyürsilu-ṣṣavâ`iḳa feyüṣîbü bihâ mey yeşâü vehüm yücâdilûne fi-llâh. vehüve şedîdü-lmiḥâl.

O'nu, gök gürlemesi hamd ile, melekler de korkularından tesbih ederler. Onlar pek kuvvetli olan Allah hakkında çekişirken, O, yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar.

Tefsir

لَهُۥ
ancak O'nadır
دَعْوَةُ
du'a
ٱلْحَقِّۖ
gerçek
وَٱلَّذِينَ
kimseler ise
يَدْعُونَ
du'a ettikleri
مِن دُونِهِۦ
O'ndan başka
لَا يَسْتَجِيبُونَ
isteklerini karşılayamazlar
لَهُم
kendilerinin
بِشَىْءٍ
hiçbir
إِلَّا
ancak
كَبَٰسِطِ
uzatan kimse gibidir
كَفَّيْهِ
avuçlarını
إِلَى ٱلْمَآءِ
suya
لِيَبْلُغَ
gelsin diye
فَاهُ
ağzına
وَمَا
oysa
هُوَ
o
بِبَٰلِغِهِۦۚ
on(un ağzın)a gelmez
وَمَا
ve (işte)
دُعَآءُ
du'ası
ٱلْكَٰفِرِينَ
kafirlerin
إِلَّا
ancak
فِى ضَلَٰلٍ
boşa gider

lehû da`vetü-lḥaḳḳ. velleẕîne yed`ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehüm bişey'in illâ kebâsiṭi keffeyhi ile-lmâi liyeblüga fâhü vemâ hüve bibâligih. vemâ dü`âü-lkâfirîne illâ fî ḍalâl.

Gerçek dua ve ibadet ancak O'nadır. O'ndan başka çağırdıkları putlar kendilerine hiçbir cevap vermezler. Durumları, suyun ağzına gelmesi için avuçlarını ona açmış bekleyen adamın durumu gibidir. Hiçbir zaman suya kavuşamaz. İşte kafirlerin yalvarışıda böyle, boşunadır.

Tefsir

وَلِلَّهِ
ve Allah'a
يَسْجُدُ
secde ederler
مَن
olanların hepsi
فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerde
وَٱلْأَرْضِ
ve yerde
طَوْعًا
gönüllü
وَكَرْهًا
(veya) zoraki
وَظِلَٰلُهُم
ve gölgeleri de
بِٱلْغُدُوِّ
sabah
وَٱلْءَاصَالِ۩
akşam

velillâhi yescüdü men fi-ssemâvâti vel'arḍi ṭav`av vekerhev veżilâlühüm bilgudüvvi vel'eṣâl.

Yerde ve göklerdeki kimseler de, gölgeleri de, sabah akşam, ister istemez Allah'a secde ederler.

Tefsir

قُلْ
de ki
مَن
kimdir?
رَّبُّ
Rabbi
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
وَٱلْأَرْضِ
ve yerin
قُلِ
de ki
ٱللَّهُۚ
Allah!
قُلْ
O halde de'
أَفَٱتَّخَذْتُم
mi edindiniz?
مِّن دُونِهِۦٓ
O'ndan başka
أَوْلِيَآءَ
veliler
لَا يَمْلِكُونَ
gücü olmayan
لِأَنفُسِهِمْ
kendilerine
نَفْعًا
bir fayda
وَلَا
ve veremeyen
ضَرًّاۚ
bir zarar
قُلْ
de ki
هَلْ يَسْتَوِى
bir olur mu?
ٱلْأَعْمَىٰ
kör
وَٱلْبَصِيرُ
ve gören
أَمْ
yahut
هَلْ تَسْتَوِى
bir olur mu?
ٱلظُّلُمَٰتُ
karanlıklar
وَٱلنُّورُۗ
ve aydınlık
أَمْ
yoksa
جَعَلُوا۟
buldular da
لِلَّهِ
Allah'a
شُرَكَآءَ
ortaklar
خَلَقُوا۟
yaratan
كَخَلْقِهِۦ
O'nun yarattığı gibi
فَتَشَٰبَهَ
benzer (mi) göründü
ٱلْخَلْقُ
bu yaratma
عَلَيْهِمْۚ
onlara
قُلِ
de ki
ٱللَّهُ
Allah'tır
خَٰلِقُ
yaratıcısı
كُلِّ
her
شَىْءٍ
şeyin
وَهُوَ
ve O
ٱلْوَٰحِدُ
tektir
ٱلْقَهَّٰرُ
kahredendir

ḳul mer rabbü-ssemâvâti vel'arḍ. ḳuli-llâh. ḳul efetteḫaẕtüm min dûnihî evliyâe lâ yemlikûne lienfüsihim nef`av velâ ḍarrâ. ḳul hel yestevi-l'a`mâ velbeṣîru em hel testevi-żżulümâtü vennûr. em ce`alû lillâhi şürakâe ḫaleḳû keḫalḳihî feteşâbehe-lḫalḳu `aleyhim. ḳuli-llâhü ḫâliḳu külli şey'iv vehüve-lvâḥidü-lḳahhâr.

De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?", "Allah'tır" de. "Onu bırakıp, kendilerine bir fayda ve zararı olmayan dostlar mı edindiniz?" de. "Kör ile gören bir olur mu? Veya karanlıkla aydınlık bir midir?" de. Yoksa Allah'a, Allah gibi yaratması olan ortaklar buldular da, yaratmaları birbirine mi benzettiler? De ki: "Her şeyi yaratan Allah'tır. O, her şeye üstün gelen tek Tanrı'dır."

Tefsir

أَنزَلَ
indirdi
مِنَ ٱلسَّمَآءِ
gökten
مَآءً
bir su
فَسَالَتْ
çağlayıp aktı
أَوْدِيَةٌۢ
dereler
بِقَدَرِهَا
kendi ölçüsünce
فَٱحْتَمَلَ
ve taşıdı
ٱلسَّيْلُ
sel
زَبَدًا
köpüğü
رَّابِيًاۚ
üste çıkan
وَمِمَّا
ve vardır
يُوقِدُونَ
yak(ıp erit)tikleri madenlerden de
عَلَيْهِ
onların
فِى ٱلنَّارِ
ateşte
ٱبْتِغَآءَ
yapmak için
حِلْيَةٍ
süs
أَوْ
yahut
مَتَٰعٍ
eşya
زَبَدٌ
bir köpük
مِّثْلُهُۥۚ
bunun gibi
كَذَٰلِكَ
böyle
يَضْرِبُ
benzetme ile anlatır
ٱللَّهُ
Allah
ٱلْحَقَّ
hakkı
وَٱلْبَٰطِلَۚ
ve batılı
فَأَمَّا
ne zaman ki
ٱلزَّبَدُ
köpük
فَيَذْهَبُ
gider
جُفَآءًۖ
yok olup
وَأَمَّا
ve
مَا
şey ise
يَنفَعُ
yararlı olan
ٱلنَّاسَ
insanlara
فَيَمْكُثُ
kalır
فِى ٱلْأَرْضِۚ
yeryüzünde
كَذَٰلِكَ
işte böyle
يَضْرِبُ
örnek verir
ٱللَّهُ
Allah
ٱلْأَمْثَالَ
misaller

enzele mine-ssemâi mâen fesâlet evdiyetüm biḳaderihâ faḥtemele-sseylü zebeder râbiyâ. vemimmâ yûḳidûne `aleyhi fi-nnâri-btigâe ḥilyetin ev metâ`in zebedüm miŝlüh. keẕâlike yaḍribü-llâhü-lḥaḳḳa velbâṭil. feemme-zzebedü feyeẕhebü cüfââ. veemmâ mâ yenfe`u-nnâse feyemküŝü fi-l'arḍ. keẕâlike yaḍribü-llâhü-l'emŝâl.

Allah gökten su indirir, dereler onunla dolar taşar. Sel, üste çıkan köpüğü alır götürür. Süslenmek veya faydalanmak için ateşte erittiklerinizin üzerinde de buna benzer bir köpük vardır. Allah, hak ve batıl için şöyle misal verir: Köpük uçup gider, insanlara fayda veren ise yerde kalır. Allah bunun gibi daha nice misaller verir.

Tefsir

لِلَّذِينَ
için vardır
ٱسْتَجَابُوا۟
buyruğuna uyanlar
لِرَبِّهِمُ
Rablerinin
ٱلْحُسْنَىٰۚ
en güzel (karşılık)
وَٱلَّذِينَ
ve kimseler ise
لَمْ يَسْتَجِيبُوا۟
uymayan(lar)
لَهُۥ
ona
لَوْ
şayet
أَنَّ لَهُم
kendilerinin olsa
مَّا
bulunaların
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
جَمِيعًا
hepsi
وَمِثْلَهُۥ
ve bir misli daha
مَعَهُۥ
yanında
لَٱفْتَدَوْا۟
fidye verirlerdi
بِهِۦٓۚ
onu
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte
لَهُمْ
onların
سُوٓءُ
çok kötüdür
ٱلْحِسَابِ
hesabı
وَمَأْوَىٰهُمْ
ve varacakları yer
جَهَنَّمُۖ
cehennemdir
وَبِئْسَ
ve ne kötü
ٱلْمِهَادُ
bir yataktır

lilleẕîne-stecâbû lirabbihimü-lḥusnâ. velleẕîne lem yestecîbû lehû lev enne lehüm mâ fi-l'arḍi cemî`av vemiŝlehû me`ahû leftedev bih. ülâike lehüm sûü-lḥisâbi veme'vâhüm cehennem. vebi'se-lmihâd.

Rablerinin çağrısına gelenlere en güzel karşılık vardır. O'nun çağrısına uymayanlar ise, yeryüzünde olan her şey ve daha bir katı onların olsa, kurtulmak için fidye verirlerdi. İşte hesapları kötü olanlar bunlardır. Varacakları yer cehennemdir; ne kötü konaktır!

Tefsir

أَفَمَن
olur mu?
يَعْلَمُ
bilen
أَنَّمَآ أُنزِلَ
indirilenin
إِلَيْكَ
sana
مِن رَّبِّكَ
Rabbinden
ٱلْحَقُّ
hak olduğunu
كَمَنْ
kimse gibi
هُوَ
o (kendisi)
أَعْمَىٰٓۚ
kör (olan)
إِنَّمَا
ancak
يَتَذَكَّرُ
öğüt alır
أُو۟لُوا۟
sahipleri
ٱلْأَلْبَٰبِ
sağduyu

efemey ya`lemü ennemâ ünzile ileyke mir rabbike-lḥaḳḳu kemen hüve a`mâ. innemâ yeteẕekkeru ülü-l'elbâb.

Sana Rabbinden indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, onu bilmeyen köre benzer mi? Ancak akıl sahipleri ibret alırlar.

Tefsir

ٱلَّذِينَ
onlar ki
يُوفُونَ
yerine getirirler
بِعَهْدِ
ahdini
ٱللَّهِ
Allah'ın
وَلَا
ve
يَنقُضُونَ
bozmazlar
ٱلْمِيثَٰقَ
andlaşmayı

elleẕîne yûfûne bi`ahdi-llâhi velâ yenḳuḍûne-lmîŝâḳa.

Onlar, Allah'ın ahdini yerine getirirler, anlaşmayı bozmazlar.

Tefsir