Skip to main content

وَلَقَدِ
ve andolsun
ٱسْتُهْزِئَ
alay edildi
بِرُسُلٍ
peygamberlerle
مِّن قَبْلِكَ
senden önceki
فَحَاقَ
ama kuşatıverdi
بِٱلَّذِينَ
kimseleri
سَخِرُوا۟
alay eden(leri)
مِنْهُم
onlarla
مَّا
şey
كَانُوا۟
onların
بِهِۦ
onunla
يَسْتَهْزِءُونَ
alay ettikleri

veleḳadi-stühzie birusülim min ḳablike feḥâḳa billeẕîne seḫirû minhüm mâ kânû bihî yestehziûn.

And olsun ki, senden önce birçok peygamber alaya alınmıştı da, alaya alanları, eğlendikleri şey mahvetmişti.

Tefsir

قُلْ
de ki
مَن
kim
يَكْلَؤُكُم
sizi koruyacak?
بِٱلَّيْلِ
gece
وَٱلنَّهَارِ
ve gündüz
مِنَ ٱلرَّحْمَٰنِۗ
Rahmandan
بَلْ
hayır
هُمْ
onlar
عَن ذِكْرِ
Zikrinden
رَبِّهِم
Rablerinin
مُّعْرِضُونَ
yüz çeviriyorlar

ḳul mey yekleüküm billeyli vennehâri mine-rraḥmân. bel hüm `an ẕikri rabbihim mü`riḍûn.

De ki: "Geceleyin ve gündüzün sizi Rahman'dan kim koruyabilir?" Ama onlar Rablerinin Kitabından yüz çevirmektedirler.

Tefsir

أَمْ
yoksa
لَهُمْ
mı var?
ءَالِهَةٌ
tanrıları
تَمْنَعُهُم
onları koruyacak
مِّن
karşı
دُونِنَاۚ
bize
لَا يَسْتَطِيعُونَ
onların gücü yetmez
نَصْرَ
yardım etmeye
أَنفُسِهِمْ
kendilerine
وَلَا
ne de
هُم
onlara
مِّنَّا
bizim tarafımızdan
يُصْحَبُونَ
sahip çıkılır

em lehüm âlihetün temne`uhüm min dûninâ. lâ yesteṭî`ûne naṣra enfüsihim velâ hüm minnâ yuṣḥabûn.

Yoksa kendilerini bize karşı savunacak tanrıları mı var? O tanrılar kendilerine bile yardım edemezler. Katımızdan da dostluk görmezler.

Tefsir

بَلْ
bilakis
مَتَّعْنَا
biz yaşattık
هَٰٓؤُلَآءِ
onları
وَءَابَآءَهُمْ
ve atalarını
حَتَّىٰ
nihayet
طَالَ
uzun geldi
عَلَيْهِمُ
kendilerine
ٱلْعُمُرُۗ
ömür
أَفَلَا يَرَوْنَ
görmüyorlar mı?
أَنَّا
bizim
نَأْتِى
gelip
ٱلْأَرْضَ
yerlerini (topraklarını)
نَنقُصُهَا
eksilttiğimizi
مِنْ أَطْرَافِهَآۚ
uçlarından
أَفَهُمُ
onlar mı?
ٱلْغَٰلِبُونَ
üstün gelen

bel metta`nâ hâülâi veâbâehüm ḥattâ ṭâle `aleyhimü-l`umür. efelâ yeravne ennâ ne'ti-l'arḍa nenḳuṣuhâ min aṭrâfihâ. efehümü-lgâlibûn.

Biz bunlara ve babalarına geçimlikler verdik de ömürleri uzadı; şimdi memleketlerini her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mıdır?

Tefsir

قُلْ
de ki
إِنَّمَآ
ben ancak
أُنذِرُكُم
sizi uyarıyorum
بِٱلْوَحْىِۚ
vahiyle
وَلَا
ama
يَسْمَعُ
işitmez(ler)
ٱلصُّمُّ
sağır(lar)
ٱلدُّعَآءَ
çağırıyı
إِذَا
zaman
مَا يُنذَرُونَ
uyarıldıkları

ḳul innemâ ünẕiruküm bilvaḥy. velâ yesme`u-ṣṣummü-ddü`âe iẕâ mâ yünẕerûn.

De ki: "Ben ancak sizi vahy ile uyarıyorum" Uyarıldıkları zaman, sağırlar çağrıyı duymazlar.

Tefsir

وَلَئِن
ve eğer
مَّسَّتْهُمْ
onlara dokunsa
نَفْحَةٌ
bir esinti
مِّنْ عَذَابِ
azabından
رَبِّكَ
Rabbinin
لَيَقُولُنَّ
derler
يَٰوَيْلَنَآ
eyvah bize
إِنَّا
biz gerçekten
كُنَّا
olmuşuz
ظَٰلِمِينَ
zalimler

veleim messethüm nefḥatüm min `aẕâbi rabbike leyeḳûlünne yâ veylenâ innâ künnâ żâlimîn.

Rabbinin azabından onlara bir esinti dokunsa: "Vah bize! Doğrusu biz haksızdık" derler.

Tefsir

وَنَضَعُ
kurarız
ٱلْمَوَٰزِينَ
terazileri
ٱلْقِسْطَ
adalet
لِيَوْمِ
günü için
ٱلْقِيَٰمَةِ
kıyamet
فَلَا
asla
تُظْلَمُ
haksızlık edilmez
نَفْسٌ
kimseye
شَيْـًٔاۖ
hiçbir
وَإِن
ve eğer
كَانَ
olsa
مِثْقَالَ
ağırlığınca
حَبَّةٍ
danesi
مِّنْ خَرْدَلٍ
bir hardal
أَتَيْنَا
getiririz
بِهَاۗ
onu
وَكَفَىٰ
ve biz yeteriz
بِنَا
olarak
حَٰسِبِينَ
hesab gören

veneḍa`u-lmevâzîne-lḳiṣṭa liyevmi-lḳiyâmeti felâ tużlemü nefsün şey'â. vein kâne miŝḳâle ḥabbetim min ḫardelin eteynâ bihâ. vekefâ binâ ḥâsibîn.

Kıyamet günü doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar olsa bile yapılanı ortaya koyarız. Hesap gören olarak Biz yeteriz.

Tefsir

وَلَقَدْ
ve andolsun
ءَاتَيْنَا
biz verdik
مُوسَىٰ
Musa'ya
وَهَٰرُونَ
ve Harun'a
ٱلْفُرْقَانَ
Furkan'ı
وَضِيَآءً
ve bir ışık
وَذِكْرًا
ve bir öğüt
لِّلْمُتَّقِينَ
muttakiler için

veleḳad âteynâ mûsâ vehârûne-lfürḳâne veḍiyâev veẕikral lilmütteḳîn.

And olsun ki, Musa ve Harun'a eğriyi doğrudan ayıran Kitap'ı sakınanlar için ışık ve öğüt olarak verdik.

Tefsir

ٱلَّذِينَ
onlar
يَخْشَوْنَ
korkarlar
رَبَّهُم
Rablerinden
بِٱلْغَيْبِ
görmeden
وَهُم
ve onlar
مِّنَ ٱلسَّاعَةِ
(Duruşma) saatinden
مُشْفِقُونَ
titrerler

elleẕîne yaḫşevne rabbehüm bilgaybi vehüm mine-ssâ`ati müşfiḳûn.

Onlar görmedikleri halde Rablerinden korkarlar; kıyamet saatinden de titrerler.

Tefsir

وَهَٰذَا
bu (Kur'an)
ذِكْرٌ
bir öğüttür
مُّبَارَكٌ
mübarek
أَنزَلْنَٰهُۚ
ona indirdiğimiz
أَفَأَنتُمْ
şimdi siz ediyor musunuz?
لَهُۥ
onu
مُنكِرُونَ
inkar

vehâẕâ ẕikrum mübârakün enzelnâh. efeentüm lehû münkirûn.

İşte bu, indirdiğimiz kutsal bir Kitap'dır. Siz mi onu inkar ediyorsunuz?

Tefsir