Skip to main content

رِّزْقًا
rızıktır
لِّلْعِبَادِۖ
kullar için
وَأَحْيَيْنَا
ve can verdik
بِهِۦ
onunla (su ile)
بَلْدَةً
bir ülkeye
مَّيْتًاۚ
ölü
كَذَٰلِكَ
işte öyledir
ٱلْخُرُوجُ
çıkış

rizḳal lil`ibâdi veaḥyeynâ bihî beldetem meytâ. keẕâlike-lḫurûc.

Gökten bereketli bir su indirdik, kullara rızık olmak üzere onunla bahçeler, biçilecek taneli ekinler, küme küme tomurcukları olan boylu hurma ağaçları yetiştirdik. O su ile ölü yeri dirilttik. İşte insanların diriltilmesi de böyledir.

Tefsir

كَذَّبَتْ
yalanlamıştı
قَبْلَهُمْ
onlardan önce
قَوْمُ
kavmi
نُوحٍ
Nuh
وَأَصْحَٰبُ
ve halkı
ٱلرَّسِّ
Res
وَثَمُودُ
ve Semud

keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥiv veaṣḥâbü-rrassi veŝemûd.

Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti.

Tefsir

وَعَادٌ
ve Ad
وَفِرْعَوْنُ
ve Fir'avn
وَإِخْوَٰنُ
ve kardeşleri
لُوطٍ
Lut'un

ve`âdüv vefir`avnü veiḫvânü lûṭ.

Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti.

Tefsir

وَأَصْحَٰبُ
ve halkı
ٱلْأَيْكَةِ
Eyke
وَقَوْمُ
ve kavmi
تُبَّعٍۚ
Tubba'
كُلٌّ
bunların hepsi
كَذَّبَ
yalanlayıp
ٱلرُّسُلَ
elçileri
فَحَقَّ
hak ettiler
وَعِيدِ
tehdidimi

veaṣḥâbü-l'eyketi veḳavmü tübba`. küllün keẕẕebe-rrusüle feḥaḳḳa ve`îd.

Onlardan önce Nuh milleti, Ressliler, Semud, Ad, Firavun milletleri, Lut'un kardeşleri, Eykeliler, Tubba milleti de yalanlamışlardı; evet bunların hepsi peygamberleri yalanlamışlardı da tehdidim gerçekleşmişti.

Tefsir

أَفَعَيِينَا
aciz mi kaldık?
بِٱلْخَلْقِ
yaratışta
ٱلْأَوَّلِۚ
ilk
بَلْ
doğrusu
هُمْ
onlar
فِى
içindedirler
لَبْسٍ
kuşku
مِّنْ خَلْقٍ
bir yaratmadan
جَدِيدٍ
yeni

efe`ayînâ bilḫalḳi-l'evvel. bel hüm fî lebsim min ḫalḳin cedîd.

Biz ilk yaratışta yorulduk mu? Hayır; onlar yeniden yaratılmaktan şüphe etmektedirler.

Tefsir

وَلَقَدْ
ve andolsun
خَلَقْنَا
biz yarattık
ٱلْإِنسَٰنَ
insanı
وَنَعْلَمُ
ve biliriz
مَا
ne
تُوَسْوِسُ
fısıldadığını
بِهِۦ
ona
نَفْسُهُۥۖ
nefsinin
وَنَحْنُ
çünkü biz
أَقْرَبُ
daha yakınız
إِلَيْهِ
ona
مِنْ حَبْلِ ٱلْوَرِيدِ
şah damarından

veleḳad ḫalaḳne-l'insâne vena`lemü mâ tüvesvisü bihî nefsüh. venaḥnü aḳrabü ileyhi min ḥabli-lverîd.

And olsun ki insanı Biz yarattık; nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz; Biz ona şah damarından daha yakınız.

Tefsir

إِذْ
o zaman
يَتَلَقَّى
kaydetmektedir
ٱلْمُتَلَقِّيَانِ
iki alıcı (melek)
عَنِ ٱلْيَمِينِ
onun sağında
وَعَنِ
ve
ٱلشِّمَالِ
solunda
قَعِيدٌ
oturan

iẕ yeteleḳḳe-lmüteleḳḳiyâni `ani-lyemîni ve`ani-şşimâli ḳa`îd.

Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zaptederler.

Tefsir

مَّا يَلْفِظُ
söylemez
مِن
hiçbir
قَوْلٍ
söz
إِلَّا
olmadan
لَدَيْهِ
yanında
رَقِيبٌ
gözetleyiciler
عَتِيدٌ
hazır bulunan

mâ yelfiżu min ḳavlin illâ ledeyhi raḳîbün `atîd.

Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zaptederler.

Tefsir

وَجَآءَتْ
ve geldi
سَكْرَةُ
sarhoşluğu
ٱلْمَوْتِ
ölüm
بِٱلْحَقِّۖ
gerçekten
ذَٰلِكَ
işte bu
مَا
şeydir
كُنتَ
senin olduğun
مِنْهُ
ondan
تَحِيدُ
kaçmış

vecâet sekratü-lmevt bilḥaḳḳ. ẕâlike mâ künte minhü teḥîd.

Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir, ey insan, işte bu senin öteden beri korkup kaçtığın şeydir.

Tefsir

وَنُفِخَ
ve üflendi
فِى ٱلصُّورِۚ
Sur'a
ذَٰلِكَ
işte bu
يَوْمُ
gündür
ٱلْوَعِيدِ
kendisine karşı uyarılan

venüfiḫa fi-ṣṣûr. ẕâlike yevmü-lve`îd.

Sura üfürülür. İşte bu geleceği söz verilen gündür.

Tefsir