vefî `âdin iẕ erselnâ `aleyhimü-rrîḥa-l`aḳîm.
Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.
mâ teẕeru min şey'in etet `aleyhi illâ ce`alethü kelramîm.
Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.
vefî ŝemûde iẕ ḳîle lehüm temette`û ḥattâ ḥîn.
Semud milletinin başına gelende de ibret vardır: Onlara, "Bir süreye kadar zevklenin" denmişti.
fe`atev `an emri rabbihim feeḫaẕethümu-ṣṣâ`iḳatü vehüm yenżurûn.
Onlar Rablerinin buyruğundan çıkmışlardı; bunun üzerine kendilerini gözleri göre göre yıldırım çarptı.
feme-steṭâ`û min ḳiyâmiv vemâ kânû münteṣirîn.
Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım da görmediler.
veḳavme nûḥim min ḳabl. innehüm kânû ḳavmen fâsiḳîn.
Daha önce de Nuh milletini cezalandırmıştık. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir milletti.
vessemâe beneynâhâ bieydiv veinnâ lemûsi`ûn.
Göğü, gücümüzle Biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.
vel'arḍa feraşnâhâ feni`me-lmâhidûn.
Yeryüzünü biz yayıp döşedik: Ne güzel döşeyiciyiz!
vemin külli şey'in ḫalaḳnâ zevceyni le`alleküm teẕekkerûn.
İbret alasınız diye her şeyi çift çift yaratmışızdır.
fefirrû ile-llâh. innî leküm minhü neẕîrum mübîn.
De ki: "Öyleyse Allah'a koşusun; doğrusu ben sizi O'nun azabı ile açıkça uyaranım."