Skip to main content

قَالَ
dedi
فَمَا
o halde nedir?
خَطْبُكُمْ
göreviniz
أَيُّهَا
ey
ٱلْمُرْسَلُونَ
elçiler

ḳâle femâ ḫaṭbüküm eyyühe-lmürselûn.

İbrahim: "Ey Elçiler! Göreviniz nedir?" dedi.

Tefsir

قَالُوٓا۟
dediler
إِنَّآ
elbette biz
أُرْسِلْنَآ
gönderildik
إِلَىٰ قَوْمٍ
bir kavme
مُّجْرِمِينَ
suçlu

ḳâlû innâ ürsilnâ ilâ ḳavmim mücrimîn.

Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.

Tefsir

لِنُرْسِلَ
salalım diye
عَلَيْهِمْ
onların üzerine
حِجَارَةً
taş(lar)
مِّن طِينٍ
çamurdan

linürsile `aleyhim ḥicâratem min ṭîn.

Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.

Tefsir

مُّسَوَّمَةً
işaretlenmiş (taşlar)
عِندَ
katında
رَبِّكَ
Rabbinin
لِلْمُسْرِفِينَ
haddi aşanlar için

müsevvemeten `inde rabbike lilmüsrifîn.

Elçiler: "Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik" dediler.

Tefsir

فَأَخْرَجْنَا
sonra çıkardık
مَن كَانَ
bulunan
فِيهَا
orada
مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
mü'minlerden

feaḫracnâ men kâne fîhâ mine-lmü'minîn.

Bunun üzerine, suçlu milletin arasında bulunan müminleri çıkardık.

Tefsir

فَمَا
zaten
وَجَدْنَا
bulmadık
فِيهَا
orada
غَيْرَ
başkasını
بَيْتٍ
bir ev(halkın)dan
مِّنَ
olan
ٱلْمُسْلِمِينَ
müslüman

femâ vecednâ fîhâ gayra beytim mine-lmüslimîn.

Zaten orada, kendini Allah'a vermiş sadece bir tek ev halkı bulduk.

Tefsir

وَتَرَكْنَا
ve bıraktık
فِيهَآ
orada
ءَايَةً
bir ibret
لِّلَّذِينَ
için
يَخَافُونَ
korkanlar
ٱلْعَذَابَ
azabdan
ٱلْأَلِيمَ
acıklı

veteraknâ fîhâ âyetel lilleẕîne yeḫâfûne-l`aẕâbe-l'elîm.

Can yakıcı azabdan korkanlar için, o beldede bir işaret, bir kalıntı bıraktık.

Tefsir

وَفِى
ve (ibret) vardır
مُوسَىٰٓ
Musa'da
إِذْ
hani
أَرْسَلْنَٰهُ
onu göndermiştik
إِلَىٰ فِرْعَوْنَ
Fir'avn'e
بِسُلْطَٰنٍ
bir delil ile
مُّبِينٍ
açık

vefî mûsâ iẕ erselnâhü ilâ fir`avne bisülṭânim mübîn.

Musa'nın başından geçenlerde de ibret vardır: Onu apaçık delille Firavun'a gönderdik.

Tefsir

فَتَوَلَّىٰ
çevirdi
بِرُكْنِهِۦ
yanını
وَقَالَ
ve dedi ki
سَٰحِرٌ
büyücüdür
أَوْ
veya
مَجْنُونٌ
cinlidir

fetevellâ biruknihî veḳâle sâḥirun ev mecnûn.

Firavun, erkaniyle birlikte hakdan yüz çevirdi; "sihirbazdır veya delidir" dedi.

Tefsir

فَأَخَذْنَٰهُ
biz de onu yakaladık
وَجُنُودَهُۥ
ve askerlerini
فَنَبَذْنَٰهُمْ
ve onları attık
فِى ٱلْيَمِّ
denize
وَهُوَ
ve o
مُلِيمٌ
kendi kendini kınıyordu

feeḫaẕnâhü vecünûdehû fenebeẕnâhüm fi-lyemmi vehüve mülîm.

Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.

Tefsir