Skip to main content

وَفِى
ve (ibret) vardır
عَادٍ
Ad'de
إِذْ
hani
أَرْسَلْنَا
gönderdik
عَلَيْهِمُ
onlara
ٱلرِّيحَ
bir rüzgar
ٱلْعَقِيمَ
köklerini kesen

vefî `âdin iẕ erselnâ `aleyhimü-rrîḥa-l`aḳîm.

Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.

Tefsir

مَا تَذَرُ
bırakmıyor
مِن
hiçbir
شَىْءٍ
şeyi
أَتَتْ
geçtiği
عَلَيْهِ
üzerinden
إِلَّا
ancak
جَعَلَتْهُ
onu ediyordu
كَٱلرَّمِيمِ
kül gibi

mâ teẕeru min şey'in etet `aleyhi illâ ce`alethü kelramîm.

Ad milletinin başından geçende de ibret vardır: Onların üzerine, uğradığı her şeyi bırakmayıp toza çeviren kuru bir rüzgar gönderdik.

Tefsir

وَفِى
ve (ibret) vardır
ثَمُودَ
Semud'da
إِذْ
hani
قِيلَ
denmişti
لَهُمْ
onlara
تَمَتَّعُوا۟
sefa sürün
حَتَّىٰ
kadar
حِينٍ
bir süreye

vefî ŝemûde iẕ ḳîle lehüm temette`û ḥattâ ḥîn.

Semud milletinin başına gelende de ibret vardır: Onlara, "Bir süreye kadar zevklenin" denmişti.

Tefsir

فَعَتَوْا۟
başkaldırdılar
عَنْ
karşı
أَمْرِ
buyruğuna
رَبِّهِمْ
Rablerinin
فَأَخَذَتْهُمُ
bu yüzden onları yakaladı
ٱلصَّٰعِقَةُ
yıldırım
وَهُمْ
ve onlar
يَنظُرُونَ
bakıp dururlardı

fe`atev `an emri rabbihim feeḫaẕethümu-ṣṣâ`iḳatü vehüm yenżurûn.

Onlar Rablerinin buyruğundan çıkmışlardı; bunun üzerine kendilerini gözleri göre göre yıldırım çarptı.

Tefsir

فَمَا ٱسْتَطَٰعُوا۟
güçleri yetmedi
مِن قِيَامٍ
ayağa kalkmaya
وَمَا
ve
كَانُوا۟
olmadılar
مُنتَصِرِينَ
yardım edilen

feme-steṭâ`û min ḳiyâmiv vemâ kânû münteṣirîn.

Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım da görmediler.

Tefsir

وَقَوْمَ
ve kavmini (helak etmiştik)
نُوحٍ
Nuh
مِّن قَبْلُۖ
daha önce
إِنَّهُمْ
çünkü onlar
كَانُوا۟
idiler
قَوْمًا
bir toplum
فَٰسِقِينَ
yoldan çıkmış

veḳavme nûḥim min ḳabl. innehüm kânû ḳavmen fâsiḳîn.

Daha önce de Nuh milletini cezalandırmıştık. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir milletti.

Tefsir

وَٱلسَّمَآءَ
ve göğü
بَنَيْنَٰهَا
inşa ettik
بِأَيْي۟دٍ
sağlam
وَإِنَّا
ve elbette biz
لَمُوسِعُونَ
genişleticiyiz

vessemâe beneynâhâ bieydiv veinnâ lemûsi`ûn.

Göğü, gücümüzle Biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.

Tefsir

وَٱلْأَرْضَ
ve yeri
فَرَشْنَٰهَا
biz döşedik
فَنِعْمَ
ne güzel
ٱلْمَٰهِدُونَ
döşeyiciyiz

vel'arḍa feraşnâhâ feni`me-lmâhidûn.

Yeryüzünü biz yayıp döşedik: Ne güzel döşeyiciyiz!

Tefsir

وَمِن
ve
كُلِّ
her
شَىْءٍ
şeyden
خَلَقْنَا
yarattık
زَوْجَيْنِ
iki çift (erkek-dişi)
لَعَلَّكُمْ
umulur ki
تَذَكَّرُونَ
düşünüp öğüt alasınız

vemin külli şey'in ḫalaḳnâ zevceyni le`alleküm teẕekkerûn.

İbret alasınız diye her şeyi çift çift yaratmışızdır.

Tefsir

فَفِرُّوٓا۟
o halde kaçın
إِلَى ٱللَّهِۖ
Allah'a
إِنِّى
şüphesiz ben
لَكُم
size
مِّنْهُ
O'nun tarafından
نَذِيرٌ
bir uyarıcıyım
مُّبِينٌ
apaçık

fefirrû ile-llâh. innî leküm minhü neẕîrum mübîn.

De ki: "Öyleyse Allah'a koşusun; doğrusu ben sizi O'nun azabı ile açıkça uyaranım."

Tefsir