Skip to main content

أُو۟لَٰٓئِكَ
işte onlar
يُسَٰرِعُونَ
koşarlar
فِى ٱلْخَيْرَٰتِ
hayır işlerine
وَهُمْ
ve onlar
لَهَا
(hayır) için
سَٰبِقُونَ
önde giderler

ülâike yüsâri`ûne fi-lḫayrâti vehüm lehâ sâbiḳûn.

Rablerinden korkarak titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine eş koşmayanlar, Rablerine dönecekleri için kalbleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler, o uğurda ileri geçerler.

Tefsir

وَلَا
ve
نُكَلِّفُ
biz teklif etmeyiz
نَفْسًا
hiç kimseye
إِلَّا
başkasını
وُسْعَهَاۖ
gücünün yetiğinden
وَلَدَيْنَا
ve katımızda vardır
كِتَٰبٌ
bir Kitap
يَنطِقُ
söyleyen
بِٱلْحَقِّۚ
gerçeği
وَهُمْ
ve onlara
لَا
asla
يُظْلَمُونَ
haksızlık edilmez

velâ nükellifü nefsen illâ vus`ahâ veledeynâ kitâbüy yenṭiḳu bilḥaḳḳi vehüm lâ yużlemûn.

Biz herkese ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Katımızda gerçeği söyleyen bir kitap vardır; onlar haksızlığa uğratılmazlar.

Tefsir

بَلْ
fakat
قُلُوبُهُمْ
onların kalbleri
فِى
içindedir
غَمْرَةٍ
gaflet
مِّنْ هَٰذَا
bundan
وَلَهُمْ
onların vardır ki
أَعْمَٰلٌ
işleri
مِّن دُونِ
başka
ذَٰلِكَ
bundan
هُمْ
onlar
لَهَا
(hep) o (işler) için
عَٰمِلُونَ
çalışırlar

bel ḳulûbühüm fî gamratim min hâẕâ velehüm a`mâlüm min dûni ẕâlike hüm lehâ `âmilûn.

Ama, kafirlerin kalbleri bundan habersizdir. Bundan başka da onların yapageldikleri işler de vardır.

Tefsir

حَتَّىٰٓ
nihayet
إِذَآ
zaman
أَخَذْنَا
yakaladığımız
مُتْرَفِيهِم
varlıklılarını
بِٱلْعَذَابِ
azab ile
إِذَا
hemen
هُمْ
onlar
يَجْـَٔرُونَ
feryada başlarlar

ḥattâ iẕâ eḫaẕnâ mütrafîhim bil`aẕâbi iẕâ hüm yec'erûn.

Sonunda şımarık varlıklılarını azabla yakaladığımız zaman feryat ederler.

Tefsir

لَا تَجْـَٔرُوا۟
artık feryadetmeyin
ٱلْيَوْمَۖ
bugün
إِنَّكُم
şüphesiz size
مِّنَّا
bize karşı
لَا تُنصَرُونَ
yardım olunmaz

lâ tec'erü-lyevme inneküm minnâ lâ tünṣarûn.

Onlara şöyle deriz: "Bugün feryat etmeyin, doğrusu katımızdan bir yardım görmezsiniz."

Tefsir

قَدْ
gerçekten
كَانَتْ
idi
ءَايَٰتِى
ayetlerim
تُتْلَىٰ
okunuyor
عَلَيْكُمْ
size
فَكُنتُمْ
fakat siz
عَلَىٰٓ
üzere
أَعْقَٰبِكُمْ
arkanız
تَنكِصُونَ
dönüyordunuz

ḳad kânet âyâtî tütlâ `aleyküm feküntüm `alâ a`ḳâbiküm tenkisûn.

"Ayetlerim size okunduğunda büyüklük taslayıp, gece ağzınıza geleni söyleyerek ardınıza dönüyordunuz."

Tefsir

مُسْتَكْبِرِينَ
kibirlenerek
بِهِۦ
ona (ayetlerime) karşı
سَٰمِرًا
geceleyin
تَهْجُرُونَ
saçmalıyordunuz

müstekbirîne bih. sâmiran tehcürûn.

"Ayetlerim size okunduğunda büyüklük taslayıp, gece ağzınıza geleni söyleyerek ardınıza dönüyordunuz."

Tefsir

أَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا۟
onlar iyice düşünmediler mi?
ٱلْقَوْلَ
o sözü (Kur'an'ı)
أَمْ
yoksa
جَآءَهُم
onlara geldi (mi)?
مَّا
bir şey
لَمْ يَأْتِ
gelmeyen
ءَابَآءَهُمُ
atalarına
ٱلْأَوَّلِينَ
önceki

efelem yeddebberü-lḳavle em câehüm mâ lem ye'ti âbâehümü-l'evvelîn.

Söyleneni hiç düşünmezler mi? Yoksa onlara, ilk atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?

Tefsir

أَمْ
yoksa
لَمْ يَعْرِفُوا۟
tanımadıkları (için mi?)
رَسُولَهُمْ
elçilerini
فَهُمْ
onlar
لَهُۥ
onu
مُنكِرُونَ
inkar ediyorlar

em lem ya`rifû rasûlehüm fehüm lehû münkirûn.

Veya peygamberlerini tanımadılar da; bu yüzden mi onu inkar ediyorlar?

Tefsir

أَمْ
yoksa
يَقُولُونَ
(-mı) diyorlar?
بِهِۦ
onda
جِنَّةٌۢۚ
bir delilik var
بَلْ
hayır
جَآءَهُم
o kendilerine getirdi
بِٱلْحَقِّ
hakkı
وَأَكْثَرُهُمْ
fakat çokları
لِلْحَقِّ
haktan
كَٰرِهُونَ
hoşlanmıyorlar

em yeḳûlûne bihî cinneh. bel câehüm bilḥaḳḳi veekŝeruhüm lilḥaḳḳi kârihûn.

Ya da: "Onda delilik var" diyorlar öyle mi? Hayır; onlara gerçeği getirmiştir, ama çoğu ondan hoşlanmamaktadır.

Tefsir