ḳâlû rabbenâ men ḳaddeme lenâ hâẕâ fezidhü `aẕâben ḍi`fen fi-nnâr.
"Rabbimiz! Bunu kim başımıza getirdiyse, ateşte onun azabını kat kat artır" derler.
veḳâlû mâ lenâ lâ nerâ ricâlen künnâ ne`uddühüm mine-l'eşrâr.
Şöyle derler: "Kendilerini dünyada iken kötü saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?"
etteḫaẕnâhüm siḫriyyen em zâgat `anhümü-l'ebṣâr.
"Onları alaya alırdık; yoksa şimdi gözlere görünmezler mi?"
inne ẕâlike leḥaḳḳun teḫâṣumü ehli-nnâr.
İşte cehennemliklerin bu şekilde tartışması gerçektir.
ḳul innemâ ene münẕir. vemâ min ilâhin ille-llâhü-lvâḥidü-lḳahhâr.
De ki: "Ben sadece bir uyarıcıyım. Gücü her şeye yeten tek Allah'tan başka tanrı yoktur."
rabbü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehüme-l`azîzü-lgaffâr.
"Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi, güçlüdür, çok bağışlayandır."
ḳul hüve nebeün `ażîm.
De ki: "Bu Kuran büyük bir haberdir, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."
entüm `anhü mü`riḍûn.
De ki: "Bu Kuran büyük bir haberdir, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."
mâ kâne liye min `ilmim bilmelei-l'a`lâ iẕ yaḫteṣimûn.
"Onlar tartışırlarken Melei Ala'daki bu olanlar hakkında bir bilgim yoktu."
iy yûḥâ ileyye illâ ennemâ ene neẕîrum mübîn.
"Bana sadece vahyolunuyor; doğrusu ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."