Skip to main content

يَٰٓأَيُّهَا
Ey
ٱلَّذِينَ
kimseler
ءَامَنُوا۟
inanan(lar)
ٱذْكُرُوا۟
hatırlayın
نِعْمَتَ
ni'metini
ٱللَّهِ
Allah'ın
عَلَيْكُمْ
size olan
إِذْ
hani
هَمَّ
yeltenmişti
قَوْمٌ
bir topluluk
أَن يَبْسُطُوٓا۟
uzatmağa (saldırmaya)
إِلَيْكُمْ
size
أَيْدِيَهُمْ
ellerini
فَكَفَّ
(Allah) çekmişti
أَيْدِيَهُمْ
onların ellerini
عَنكُمْۖ
sizden
وَٱتَّقُوا۟
korkun
ٱللَّهَۚ
Alah'tan
وَعَلَى
ve
ٱللَّهِ
Allah'a
فَلْيَتَوَكَّلِ
dayansınlar
ٱلْمُؤْمِنُونَ
Mü'minler

yâ eyyühe-lleẕîne âmenü-ẕkürû ni`mete-llâhi `aleyküm iẕ hemme ḳavmün ey yebsüṭû ileyküm eydiyehüm fekeffe eydiyehüm `anküm. vetteḳu-llâh. ve`ale-llâhi felyetevekkeli-lmü'minûn.

Ey İnananlar! Allah'ın üzerinize olan nimetini anın: Hani bir topluluk size tecavüze kalkışmıştı da Allah onlara mani olmuştu. Allah'tan sakının, inananlar Allah'a güvensinler.

Tefsir

وَلَقَدْ
andolsun
أَخَذَ
almıştı
ٱللَّهُ
Allah
مِيثَٰقَ
söz
بَنِىٓ
oğullarından
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
وَبَعَثْنَا
ve göndermiştik
مِنْهُمُ
içlerinden
ٱثْنَىْ
iki (on iki)
عَشَرَ
on (on iki)
نَقِيبًاۖ
başkan
وَقَالَ
demişti ki
ٱللَّهُ
Allah
إِنِّى
şüphesiz ben
مَعَكُمْۖ
sizinle beraberim
لَئِنْ
eğer
أَقَمْتُمُ
kılarsanız
ٱلصَّلَوٰةَ
namazı
وَءَاتَيْتُمُ
ve verirseniz
ٱلزَّكَوٰةَ
zekatı
وَءَامَنتُم
ve inanırsanız
بِرُسُلِى
elçilerime
وَعَزَّرْتُمُوهُمْ
ve onlara yardım ederseniz
وَأَقْرَضْتُمُ
ve borç verirseniz
ٱللَّهَ
Allah'a
قَرْضًا
bir borç
حَسَنًا
güzel
لَّأُكَفِّرَنَّ
elbette örterim
عَنكُمْ
sizin
سَيِّـَٔاتِكُمْ
günahlarınızı
وَلَأُدْخِلَنَّكُمْ
ve sizi sokarım
جَنَّٰتٍ
cennetlere
تَجْرِى
akan
مِن تَحْتِهَا
altlarından
ٱلْأَنْهَٰرُۚ
ırmaklar
فَمَن
kim
كَفَرَ
inkar ederse
بَعْدَ
sonra
ذَٰلِكَ
bundan
مِنكُمْ
sizden
فَقَدْ
muhakkak
ضَلَّ
sapmış olur
سَوَآءَ
düz
ٱلسَّبِيلِ
yoldan

veleḳad eḫaẕe-llâhü mîŝâḳa benî isrâîl. vebe`aŝnâ minhümü-ŝney `aşera neḳîbâ. veḳâle-llâhü innî me`aküm. lein eḳamtümu-ṣṣalâte veâteytümü-zzekâte veâmentüm birusülî ve`azzertümûhüm veaḳraḍtümü-llâhe ḳarḍan ḥasenel leükeffiranne `anküm seyyiâtiküm veleüdḫilenneküm cennâtin tecrî min taḥtihe-l'enhâr. femen kefera ba`de ẕâlike minküm feḳad ḍalle sevâe-ssebîl.

And olsun ki, Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. Onlardan oniki reis seçtik. Allah: "Ben şüphesiz sizinleyim, namaz kılarsanız, zekat verirseniz, peygamberlerime inanır ve onlara yardım ederseniz, Allah uğrunda güzel bir takdimede bulunursanız, and olsun ki kötülüklerinizi örterim. And olsun ki, sizi içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Bundan sonra sizden kim inkar ederse şüphesiz doğru yoldan sapmış olur" dedi.

Tefsir

فَبِمَا
sebebiyle
نَقْضِهِم
bozmaları
مِّيثَٰقَهُمْ
sözlerini
لَعَنَّٰهُمْ
onları la'netledik
وَجَعَلْنَا
ve yaptık
قُلُوبَهُمْ
kalblerini
قَٰسِيَةًۖ
kaskatı
يُحَرِّفُونَ
kaydırıyorlar
ٱلْكَلِمَ
kelimeleri
عَن مَّوَاضِعِهِۦۙ
yerlerinden
وَنَسُوا۟
ve unuttular
حَظًّا
pay almayı
مِّمَّا
şeyden
ذُكِّرُوا۟
öğütlenen
بِهِۦۚ
kendilerine
وَلَا
asla
تَزَالُ
daima
تَطَّلِعُ
muttali olursun
عَلَىٰ
üzerinde (olduklarına)
خَآئِنَةٍ
hainlik
مِّنْهُمْ
onlardan
إِلَّا
hariç
قَلِيلًا
pek azı
مِّنْهُمْۖ
içlerinden
فَٱعْفُ
yine de affet
عَنْهُمْ
onları
وَٱصْفَحْۚ
ve aldırma
إِنَّ
şüphesiz
ٱللَّهَ
Allah
يُحِبُّ
sever
ٱلْمُحْسِنِينَ
güzel davrananları

febimâ naḳḍihim mîŝâḳahüm le`annâhüm vece`alnâ ḳulûbehüm ḳâsiyeh. yüḥarrifûne-lkelime `am mevâḍi`ihî venesû ḥażżam mimmâ ẕükkirû bih. velâ tezâlü teṭṭali`u `alâ ḫâinetim minhüm illâ ḳalîlem minhüm fa`fü `anhüm vaṣfaḥ. inne-llâhe yüḥibbü-lmuḥsinîn.

Sözlerini bozdukları için onlara lanet ettik, kalblerini katılaştırdık. Onlar sözleri yerlerinden değiştirirler. Kendilerine belletilenin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azından başkasının daima hainliklerini görürsün, onları affet ve geç. Allah iyilik yapanları şüphesiz sever.

Tefsir

وَمِنَ
ve
ٱلَّذِينَ
kimselerin
قَالُوٓا۟
diyen(lerin)
إِنَّا
biz
نَصَٰرَىٰٓ
hıristiyanız
أَخَذْنَا
almıştık
مِيثَٰقَهُمْ
sözünü
فَنَسُوا۟
ama unuttular
حَظًّا
pay almayı
مِّمَّا
şeyden
ذُكِّرُوا۟
öğütlenen
بِهِۦ
kendilerine
فَأَغْرَيْنَا
bu yüzden saldık
بَيْنَهُمُ
aralarına
ٱلْعَدَاوَةَ
düşmanlık
وَٱلْبَغْضَآءَ
ve kin
إِلَىٰ
kadar
يَوْمِ
gününe
ٱلْقِيَٰمَةِۚ
kıyamet
وَسَوْفَ
ve yakında
يُنَبِّئُهُمُ
onlara haber verecektir
ٱللَّهُ
Allah
بِمَا
şeyleri
كَانُوا۟
oldukları
يَصْنَعُونَ
yapmakta

vemine-lleẕîne ḳâlû innâ neṣârâ eḫaẕnâ mîŝâḳahüm fenesû ḥażżam mimmâ ẕükkirû bih. feagraynâ beynehümü-l`adâvete velbagḍâe ilâ yevmi-lḳiyâmeh. vesevfe yünebbiühümü-llâhü bimâ kânû yaṣne`ûn.

"Biz hıristiyanız" diyenlerden de söz almıştık; onlar, kendilerine belletilenin bir kısmını unuttular, bu yüzden aralarına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Allah, yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.

Tefsir

يَٰٓأَهْلَ
Ey ehli
ٱلْكِتَٰبِ
Kitap
قَدْ
muhakkak
جَآءَكُمْ
size geldi
رَسُولُنَا
elçimiz
يُبَيِّنُ
açıklıyor
لَكُمْ
size
كَثِيرًا
çoğunu
مِّمَّا
şeylerin
كُنتُمْ
olduğunuz
تُخْفُونَ
gizlemiş
مِنَ ٱلْكِتَٰبِ
Kitaptan
وَيَعْفُوا۟
vaz geçiyor
عَن كَثِيرٍۚ
çoğundan
قَدْ
gerçekten
جَآءَكُم
size gelmiştir
مِّنَ ٱللَّهِ
Allahtan
نُورٌ
bir nur
وَكِتَٰبٌ
ve bir Kitap
مُّبِينٌ
açık

yâ ehle-lkitâbi ḳad câeküm rasûlünâ yübeyyinü leküm keŝîram mimmâ küntüm tuḫfûne mine-lkitâbi veya`fû `an keŝîr. ḳad câeküm mine-llâhi nûruv vekitâbüm mübîn.

Ey Kitap ehli! Kitap'dan gizleyip durduğunuzun çoğunu size açıkça anlatan ve çoğundan da geçiveren peygamberimiz gelmiştir. Doğrusu size Allah'tan bir nur ve apaçık bir Kitap gelmiştir.

Tefsir

يَهْدِى
iletir
بِهِ
onunla
ٱللَّهُ
Allah
مَنِ
kimseleri
ٱتَّبَعَ
uyan
رِضْوَٰنَهُۥ
rızasına
سُبُلَ
yollarına
ٱلسَّلَٰمِ
esenlik
وَيُخْرِجُهُم
ve onları çıkarır
مِّنَ ٱلظُّلُمَٰتِ
karanlıklardan
إِلَى ٱلنُّورِ
aydınlığa
بِإِذْنِهِۦ
kendi izniyle
وَيَهْدِيهِمْ
ve iletir
إِلَىٰ صِرَٰطٍ
bir yola
مُّسْتَقِيمٍ
dosdoğru

yehdî bihi-llâhü meni-ttebe`a riḍvânehû sübüle-sselâmi veyuḫricühüm mine-żżulümâti ile-nnûri biiẕnihî veyehdîhim ilâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Allah, rızasını gözetenleri onunla, selamet yollarına eriştirir ve onları, izni ile, karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Onları doğru yola iletir.

Tefsir

لَّقَدْ
andolsun
كَفَرَ
küfre gitmişlerdir
ٱلَّذِينَ
kimseler
قَالُوٓا۟
diyen(ler)
إِنَّ
şüphesiz
ٱللَّهَ
Allah
هُوَ
o
ٱلْمَسِيحُ
Mesih'tir
ٱبْنُ
oğlu
مَرْيَمَۚ
Meryem
قُلْ
de ki
فَمَن
öyle ise kim
يَمْلِكُ
sahipse
مِنَ
karşı
ٱللَّهِ
Allah'a
شَيْـًٔا
bir şeye
إِنْ
eğer
أَرَادَ
isterse
أَن يُهْلِكَ
helak etmek
ٱلْمَسِيحَ
Mesih'i
ٱبْنَ
oğlu
مَرْيَمَ
Meryem
وَأُمَّهُۥ
ve annesini
وَمَن
ve kimseleri
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzündeki
جَمِيعًاۗ
hepsini
وَلِلَّهِ
Allah'ındır
مُلْكُ
mülkü
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerde
وَٱلْأَرْضِ
ve yerde
وَمَا
ve bulunanların
بَيْنَهُمَاۚ
ikisinin arasında
يَخْلُقُ
yaratır
مَا يَشَآءُۚ
dilediğini
وَٱللَّهُ
Allah
عَلَىٰ كُلِّ
he
شَىْءٍ
şeyi
قَدِيرٌ
yapabilendir

leḳad kefera-lleẕîne ḳâlû inne-llâhe hüve-lmesîḥu-bnü meryem. ḳul femey yemlikü mine-llâhi şey'en in erâde ey yühlike-lmesîḥa-bne meryeme veümmehû vemen fi-l'arḍi cemî`â. velillâhi mülkü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. yaḫlüḳu mâ yeşâ'. vellâhü `alâ külli şey'in ḳadîr.

"Allah ancak Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler and olsun ki kafir olmuşlardır. De ki: "Allah Meryem oğlu Mesih'i, anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmeyi dilerse kim O'na karşı koyabilir?" Göklerin, yerin ve arasındakilerin hükümranlığı Allah'ındır, dilediğini yaratır. Allah her şeye Kadir'dir.

Tefsir

وَقَالَتِ
ve dediler
ٱلْيَهُودُ
Yahudiler
وَٱلنَّصَٰرَىٰ
ve hıristiyanlar
نَحْنُ
biz
أَبْنَٰٓؤُا۟
oğullarıyız
ٱللَّهِ
Allah'ın
وَأَحِبَّٰٓؤُهُۥۚ
ve sevgilileriyiz
قُلْ
de ki
فَلِمَ
o halde niçin
يُعَذِّبُكُم
size azabediyor
بِذُنُوبِكُمۖ
günahlarınızdan ötürü
بَلْ
hayır
أَنتُم
siz de
بَشَرٌ
birer insansınız
مِّمَّنْ خَلَقَۚ
O'nun yaratıklarından
يَغْفِرُ
bağışlar
لِمَن
kimseyi
يَشَآءُ
dilediği
وَيُعَذِّبُ
ve azabeder
مَن
kimseye
يَشَآءُۚ
dilediği
وَلِلَّهِ
Allah'ındır
مُلْكُ
mülkü
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
وَٱلْأَرْضِ
ve yerin
وَمَا
bulunan herşeyin
بَيْنَهُمَاۖ
ve ikisi arasında
وَإِلَيْهِ
O'nadır
ٱلْمَصِيرُ
dönüş de

veḳâleti-lyehûdü venneṣârâ naḥnü ebnâü-llâhi veeḥibbâüh. ḳul felime yü`aẕẕibüküm biẕünûbiküm. bel entüm beşerum mimmen ḫaleḳ. yagfiru limey yeşâü veyü`aẕẕibü mey yeşâ'. velillâhi mülkü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. veileyhi-lmeṣîr.

Yahudiler ve hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. "Öyleyse günahlarınızdan ötürü size niçin azabediyor? Bilakis siz O'nun yarattığı insanlarsınız" de, Allah dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin hükümranlığı Allah'ındır. Dönüş O'nadır.

Tefsir

يَٰٓأَهْلَ
Ey ehli
ٱلْكِتَٰبِ
Kitap
قَدْ
muhakkak
جَآءَكُمْ
size geldi
رَسُولُنَا
Elçimiz
يُبَيِّنُ
gerçekleri açıklıyan
لَكُمْ
size
عَلَىٰ فَتْرَةٍ
arasının kesildiği sırada
مِّنَ ٱلرُّسُلِ
elçilerin
أَن تَقُولُوا۟
demeyesiniz
مَا جَآءَنَا
bize gelmedi
مِنۢ بَشِيرٍ
bir müjdeleyici
وَلَا
ve ne de
نَذِيرٍۖ
bir uyarıcı
فَقَدْ
işte
جَآءَكُم
size geldi
بَشِيرٌ
müjdeleyici
وَنَذِيرٌۗ
ve uyarıcı
وَٱللَّهُ
Allah
عَلَىٰ كُلِّ
her
شَىْءٍ
şeye
قَدِيرٌ
kadirdir

yâ ehle-lkitâbi ḳad câeküm rasûlünâ yübeyyinü leküm `alâ fetratim mine-rrusüli en teḳûlû mâ câenâ mim beşîriv velâ neẕîr. feḳad câeküm beşîruv veneẕîr. vellâhü `alâ külli şey'in ḳadîr.

Ey Kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiğinde, "Bize müjdeci ve uyarıcı gelmedi" dersiniz diye, size açıkça anlatacak peygamberimiz geldi. Şüphesiz O, size müjdeci ve uyarıcı olarak gelmiştir. Allah her şeye Kadir'dir.

Tefsir

وَإِذْ
ve hani
قَالَ
demişti
مُوسَىٰ
Musa
لِقَوْمِهِۦ
kavmine
يَٰقَوْمِ
Ey kavmim
ٱذْكُرُوا۟
hatırlayın
نِعْمَةَ
ni'metini
ٱللَّهِ
Allah'ın
عَلَيْكُمْ
size olan
إِذْ
zira (O)
جَعَلَ
var etti
فِيكُمْ
aranızda
أَنۢبِيَآءَ
peygamberler
وَجَعَلَكُم
ve sizi yaptı
مُّلُوكًا
krallar
وَءَاتَىٰكُم
ve size verdi
مَّا
şeyleri
لَمْ يُؤْتِ
vermediği
أَحَدًا
hiç kimseye
مِّنَ ٱلْعَٰلَمِينَ
dünyalarda

veiẕ ḳâle mûsâ liḳavmihî yâ ḳavmi-ẕkürû ni`mete-llâhi `aleyküm iẕ ce`ale fîküm embiyâe vece`aleküm mülûkâ. veâtâküm mâ lem yü'ti eḥadem mine-l`âlemîn.

Musa, milletine: "Ey milletim! Allah'ın size olan nimetini anın: içinizden peygamberler çıkarmış ve sizi hükümdar yapmıştır, dünyalarda kimseye vermediğini size vermiştir".

Tefsir