bel ḳâlû miŝle mâ ḳâle-l'evvelûn.
Hayır; yine de öncekilerin dediklerini derler.
ḳâlû eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.
Öncekiler: "Ölüp toprak ve bir yığın kemik olduğumuzda mı diriltileceğiz? And olsun ki biz ve daha önce de babalarımız tehdit edilmişti; bu, öncekilerin masallarından başka birşey değildir" demişlerdi.
leḳad vu`idnâ naḥnü veâbâünâ hâẕâ min ḳablü in hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn.
Öncekiler: "Ölüp toprak ve bir yığın kemik olduğumuzda mı diriltileceğiz? And olsun ki biz ve daha önce de babalarımız tehdit edilmişti; bu, öncekilerin masallarından başka birşey değildir" demişlerdi.
ḳul limeni-l'arḍu vemen fîhâ in küntüm ta`lemûn.
De ki: "Biliyorsanız söyleyin, yer ve onda bulunanlar kimindir?"
seyeḳûlûne lillâh. ḳul efelâ teẕekkerûn.
"Allah'ındır" diyecekler, "Öyleyse ders almaz mısınız?" de.
ḳul mer rabbü-ssemâvâti-sseb`i verabbü-l`arşi-l`ażîm.
"Yedi göğün de Rabbi, yüce arşın da Rabbi kimdir?" de.
seyeḳûlûne lillâh. ḳul efelâ tetteḳûn.
"Allah'tır" diyecekler! "Öyleyse O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" de.
ḳul mem biyedihî melekûtü külli şey'iv vehüve yücîru velâ yücâru `aleyhi in küntüm ta`lemûn.
"Biliyorsanız söyleyin her şeyin hükümranlığı elinde olan, barındıran fakat himayeye muhtaç olmayan kimdir?"
seyeḳûlûne lillâh. ḳul feennâ tüsḥarûn.
"Allah'tır" diyecekler; "Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz" de.
bel eteynâhüm bilḥaḳḳi veinnehüm lekâẕibûn.
Hayır; Biz onlara gerçeği getirdik ama, onlar yalancıdırlar.