Skip to main content

ٱلَّذِينَ
ki
طَغَوْا۟
azmışlardı
فِى ٱلْبِلَٰدِ
ülkelerde

elleẕîne ṭagav fi-lbilâd.

Vadide kayaları kesip yontan Semud milletine, memleketlerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?

Tefsir

فَأَكْثَرُوا۟
çokları
فِيهَا
oralarda
ٱلْفَسَادَ
kötülük etmişlerdi

feekŝerû fîhe-lfesâd.

Vadide kayaları kesip yontan Semud milletine, memleketlerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi?

Tefsir

فَصَبَّ
bu yüzden çarptı
عَلَيْهِمْ
onların üzerine
رَبُّكَ
Rabbin
سَوْطَ
kırbacını
عَذَابٍ
azab

feṣabbe `aleyhim rabbüke sevṭa `aẕâb.

Rabbin onları azap kırbacından geçirmiştir.

Tefsir

إِنَّ
elbette
رَبَّكَ
Rabbin
لَبِٱلْمِرْصَادِ
gözetleme yerindedir

inne rabbeke lebilmirṣâd.

Doğrusu Rabbin hep gözetlemektedir.

Tefsir

فَأَمَّا
fakat
ٱلْإِنسَٰنُ
insan
إِذَا
zaman
مَا
ne
ٱبْتَلَىٰهُ
kendisini sınasa
رَبُّهُۥ
Rabbi
فَأَكْرَمَهُۥ
ve ona ikramda bulunsa
وَنَعَّمَهُۥ
ve ona ni'met verse
فَيَقُولُ
der ki
رَبِّىٓ
Rabbim
أَكْرَمَنِ
bana ikram etti

feemme-l'insânü iẕâ me-btelâhü rabbühû feekramehû vene``amehû feyeḳûlü rabbî ekramen.

Rabbin denemek için bir insana iyilik edip, nimet verdiği zaman, o: "Rabbim beni şerefli kıldı" der.

Tefsir

وَأَمَّآ
ama
إِذَا
zaman
مَا
ne
ٱبْتَلَىٰهُ
onu sınasa
فَقَدَرَ
ve daraltsa
عَلَيْهِ
ona
رِزْقَهُۥ
rızkını
فَيَقُولُ
der ki
رَبِّىٓ
Rabbim
أَهَٰنَنِ
beni alçalttı

veemmâ iẕâ me-btelâhü feḳadera `aleyhi rizḳahû feyeḳûlü rabbî ehânen.

Ama onu sınamak için rızkını daraltıp bir ölçüye göre verdiği zaman: "Rabbim bana hor baktı" der.

Tefsir

كَلَّاۖ
hayır
بَل
doğrusu
لَّا تُكْرِمُونَ
siz ikram etmiyorsunuz
ٱلْيَتِيمَ
yetime

kellâ bel lâ tükrimûne-lyetîm.

Hayır; yetime karşı cömert davranmıyorsunuz.

Tefsir

وَلَا
ve
تَحَٰٓضُّونَ
teşvik etmiyorsunuz
عَلَىٰ طَعَامِ
yedirmeğe
ٱلْمِسْكِينِ
yoksula

velâ teḥâḍḍûne `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.

Yoksulu yedirmek konusunda birbirinize özenmiyorsunuz.

Tefsir

وَتَأْكُلُونَ
ve yiyorsunuz
ٱلتُّرَاثَ
mirası
أَكْلًا
bir yiyişle
لَّمًّا
hırsla

vete'külûne-ttürâŝe eklel lemmâ.

Size kalan mirası hak gözetmeden yiyorsunuz.

Tefsir

وَتُحِبُّونَ
ve seviyorsunuz
ٱلْمَالَ
malı
حُبًّا
sevgiyle
جَمًّا
pek çok

vetüḥibbûne-lmâle ḥubben cemmâ.

Malı pek çok seviyorsunuz.

Tefsir