ferâga ilâ âlihetihim feḳâle elâ te'külûn.
O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.
mâ leküm lâ tenṭiḳûn.
O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.
ferâga `aleyhim ḍarbem bilyemîn.
Sonunda, üzerlerine yürüyüp kuvvetle vurdu.
feaḳbelû ileyhi yeziffûn.
Bunun üzerine putperestler koşarak ona geldiler.
ḳâle eta`büdûne mâ tenḥitûn.
İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır."
vellâhü ḫaleḳaküm vemâ ta`melûn.
İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır."
ḳâlü-bnû lehû bünyânen feelḳûhü fi-lceḥîm.
Putperestler: "Onun için bir yapı yapın da onu oradan ateşin içine atın" dediler.
feerâdû bihî keyden fece`alnâhümü-l'esfelîn.
Ona düzen kurmak istediler, ama Biz onları altettik.
veḳâle innî ẕâhibün ilâ rabbî seyehdîn.
İbrahim: "Doğrusu ben Rabbim uğrunda sizi bırakıp gidiyorum; O beni doğru yola eriştirir" dedi.
rabbi heb lî mine-ṣṣâliḥîn.
"Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver" diye yalvardı.