hâẕâ yevmü-lfaṣli-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn.
Onlara: "İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür" denir.
uḥşürü-lleẕîne żalemû veezvâcehüm vemâ kânû ya`büdûn.
İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun."
min dûni-llâhi fehdûhüm ilâ ṣirâṭi-lceḥîm.
İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun."
veḳifûhüm innehüm mes'ûlûn.
"Onları durdurun; çünkü kendilerinden daha da sorulacaktır."
mâ leküm lâ tenâṣarûn.
Şöyle sorulur: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?"
bel hümü-lyevme müsteslimûn.
Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.
veaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.
Birbirlerine dönüp soruşurlar.
ḳâlû inneküm küntüm te'tûnenâ `ani-lyemîn.
İleri gelenlerine: "Doğrusu siz bize sureti hakdan görünürdünüz" derler.
ḳâlû bel lem tekûnû mü'minîn.
Onlar da şöyle derler: "Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz."
vemâ kâne lenâ `aleyküm min sülṭân. bel küntüm ḳavmen ṭâgîn.
"Bizim sizin üstünüzde bir nüfuzumuz yoktu. Bilakis, azmış bir millettiniz."