Skip to main content

يَسْتَبْشِرُونَ
müjdelerler (sevinirler)
بِنِعْمَةٍ
ni'metini
مِّنَ ٱللَّهِ
Allah'ın
وَفَضْلٍ
ve lutfunu
وَأَنَّ
ve muhakkak
ٱللَّهَ
Allah'ın
لَا يُضِيعُ
zayi etmeyeceğini
أَجْرَ
ecrini
ٱلْمُؤْمِنِينَ
mü'minlerin

yestebşirûne bini`metim mine-llâhi vefaḍliv veenne-llâhe lâ yüḍî`u ecra-lmü'minîn.

Onlar Allah'tan olan bir nimeti, bolluğu ve Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.

Tefsir

ٱلَّذِينَ
O(mü'mi)nler ki
ٱسْتَجَابُوا۟
çağrısına uydular
لِلَّهِ
Allah'ın
وَٱلرَّسُولِ
ve Elçinin
مِنۢ بَعْدِ
sonra bile
مَآ
ne ki
أَصَابَهُمُ
isabet etti
ٱلْقَرْحُۚ
bir yara
لِلَّذِينَ
onlar için vardır
أَحْسَنُوا۟
güzel davrananlar
مِنْهُمْ
onlardan
وَٱتَّقَوْا۟
ve korunanlar için
أَجْرٌ
bir ecir
عَظِيمٌ
pek büyük

elleẕîne-stecâbû lillâhi verrasûli mim ba`di mâ eṣâbehümü-lḳarḥ. lilleẕîne aḥsenû minhüm vetteḳav ecrun `ażîm.

Kendileri savaşta yara aldıktan sonra Allah ve Peygamberin çağrısına koşanlara, hele onlardan iyilik edip sakınanlara büyük ecir vardır.

Tefsir

ٱلَّذِينَ
onlar ki
قَالَ
deyince
لَهُمُ
kendilerine
ٱلنَّاسُ
halk
إِنَّ
elbette
ٱلنَّاسَ
(Düşman) İnsanlar
قَدْ
muhakkak
جَمَعُوا۟
(ordu) toplamışlar
لَكُمْ
size karşı
فَٱخْشَوْهُمْ
onlardan korkun
فَزَادَهُمْ
(bu söz) onların artırdı
إِيمَٰنًا
imanını
وَقَالُوا۟
ve dediler ki
حَسْبُنَا
bize yeter
ٱللَّهُ
Allah
وَنِعْمَ
ve ne güzel
ٱلْوَكِيلُ
vekildir

elleẕîne ḳâle lehümü-nnâsü inne-nnâse ḳad ceme`û leküm faḫşevhüm fezâdehüm îmânâ. veḳâlû ḥasbüne-llâhü veni`me-lvekîl.

İnsanlar onlara: "Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun" dediler. Bu, onların imanını artırdı da: "Allah bize yeter. O ne güzel Vekil'dir" dediler.

Tefsir

فَٱنقَلَبُوا۟
geri döndüler
بِنِعْمَةٍ
bir ni'metle
مِّنَ ٱللَّهِ
Allahtan
وَفَضْلٍ
ve bollukla
لَّمْ يَمْسَسْهُمْ
kendilerine dokunmadı
سُوٓءٌ
hiçbir kötülük
وَٱتَّبَعُوا۟
ve uydular
رِضْوَٰنَ
rızasına
ٱللَّهِۗ
Allah'ın
وَٱللَّهُ
Allah
ذُو
sahibidir
فَضْلٍ
lutuf
عَظِيمٍ
büyük

fenḳalebû bini`metim mine-llâhi vefaḍlil lem yemseshüm sûüv vettebe`û riḍvâne-llâh. vellâhü ẕû faḍlin `ażîm.

Bu yüzden kendilerine bir fenalık dokunmadan, Allah'tan nimet ve bollukla geri döndüler; Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük, bol nimet sahibidir.

Tefsir

إِنَّمَا
şüphesiz
ذَٰلِكُمُ
işte o
ٱلشَّيْطَٰنُ
şeytan
يُخَوِّفُ
sizi korkutuyor
أَوْلِيَآءَهُۥ
kendi dostlarından
فَلَا تَخَافُوهُمْ
onlardan korkmayın
وَخَافُونِ
benden korkun
إِن
eğer
كُنتُم
iseniz
مُّؤْمِنِينَ
inanmış

innemâ ẕâlikümü-şşeyṭânü yüḫavvifü evliyâeh. felâ teḫâfûhüm veḫâfûni in küntüm mü'minîn.

İşte o şeytan ancak kendi dostlarını korkutur, inanmışsanız onlardan korkmayın, Benden korkun.

Tefsir

وَلَا يَحْزُنكَ
seni üzmesin
ٱلَّذِينَ
kimseler
يُسَٰرِعُونَ
koşan(lar)
فِى ٱلْكُفْرِۚ
inkara
إِنَّهُمْ
elbette onlar
لَن يَضُرُّوا۟
zarar veremezler
ٱللَّهَ
Allah'a
شَيْـًٔاۗ
hiçbir
يُرِيدُ
istiyor
ٱللَّهُ
Allah
أَلَّا يَجْعَلَ
koymamak
لَهُمْ
onlara
حَظًّا
hiçbir nasip
فِى ٱلْءَاخِرَةِۖ
ahirette
وَلَهُمْ
ve onlar için vardır
عَذَابٌ
bir azab
عَظِيمٌ
büyük

velâ yaḥzünke-lleẕîne yüsâri`ûne fi-lküfr. innehüm ley yeḍurrü-llâhe şey'â. yürîdü-llâhü ellâ yec`ale lehüm ḥażżan fi-l'âḫirah. velehüm `aẕâbün `ażîm.

Küfürde yarışanlar seni üzmesin; şüphesiz onlar Allah'a bir zarar veremezler. Allah ahirette onlara bir pay vermemek istiyor; onlara büyük azab vardır.

Tefsir

إِنَّ
şüphesiz
ٱلَّذِينَ
kimseler
ٱشْتَرَوُا۟
satın alan(lar)
ٱلْكُفْرَ
inkarı
بِٱلْإِيمَٰنِ
iman karşılığında
لَن يَضُرُّوا۟
zarar vermezler
ٱللَّهَ
Allah'a
شَيْـًٔا
hiçbir
وَلَهُمْ
ve onlar için vardır
عَذَابٌ
bir azab
أَلِيمٌ
acıklı

inne-lleẕîne-şteravu-lküfra bil'îmâni ley yeḍurrü-llâhe şey'en. velehüm `aẕâbün elîm.

İmanı inkara değişenler, şüphesiz Allah’a bir zarar veremiyeceklerdir. Elem verici azab onlaradır.

Tefsir

وَلَا يَحْسَبَنَّ
sanmasınlar
ٱلَّذِينَ
kimseler
كَفَرُوٓا۟
inkar edenler
أَنَّمَا
ki
نُمْلِى
süre vermemiz
لَهُمْ
kendilerine
خَيْرٌ
hayırlıdır
لِّأَنفُسِهِمْۚ
kendileri için
إِنَّمَا نُمْلِى
biz süre veriyoruz
لَهُمْ
onlara
لِيَزْدَادُوٓا۟
artırsınlar diye
إِثْمًاۚ
günahı
وَلَهُمْ
ve onlar için vardır
عَذَابٌ
bir azab
مُّهِينٌ
alçaltıcı

velâ yaḥsebenne-lleẕîne keferû ennemâ nümlî lehüm ḫayrul lienfüsihim. innemâ nümlî lehüm liyezdâdû iŝmâ. velehüm `aẕâbüm mühîn.

İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Küçültücü azab onlaradır.

Tefsir

مَّا كَانَ
değildir
ٱللَّهُ
Allah
لِيَذَرَ
bırakacak
ٱلْمُؤْمِنِينَ
mü'minleri
عَلَىٰ
(şu) üzerinde
مَآ
bulunduğunuz
أَنتُمْ
sizin
عَلَيْهِ
(hal) üzere
حَتَّىٰ
kadar
يَمِيزَ
ayırıncaya
ٱلْخَبِيثَ
pis olanı
مِنَ ٱلطَّيِّبِۗ
temizden
وَمَا كَانَ
ve değildir
ٱللَّهُ
Allah
لِيُطْلِعَكُمْ
sizi vâkıf kılacak
عَلَى
üzerine
ٱلْغَيْبِ
gayb
وَلَٰكِنَّ
fakat
ٱللَّهَ
Allah
يَجْتَبِى
seçer
مِن رُّسُلِهِۦ
elçilerinden
مَن
kimi
يَشَآءُۖ
diliyorsa
فَـَٔامِنُوا۟
o halde inanın
بِٱللَّهِ
Allah'a
وَرُسُلِهِۦۚ
ve elçilerine
وَإِن
eğer
تُؤْمِنُوا۟
inanır
وَتَتَّقُوا۟
ve korunursanız
فَلَكُمْ
sizin için vardır
أَجْرٌ
bir mükafat
عَظِيمٌ
büyük

mâ kâne-llâhü liyeẕera-lmü'minîne `alâ mâ entüm `aleyhi ḥattâ yemîze-lḫabîŝe mine-ṭṭayyib. vemâ kâne-llâhü liyuṭli`aküm `ale-lgaybi velâkinne-llâhe yectebî mir rusülihî mey yeşâü feâminû billâhi verusülih. vein tü'minû vetetteḳû feleküm ecrun `ażîm.

Allah inananları sizin durumunuzda bırakacak değildir, temizi pisten ayıracaktır. Allah size gaybı bildirecek değildir; fakat Allah peygamberlerinden dilediğini seçip, ona gaybı bildirir. Artık Allah'a ve peygamberlerine inanın; inanır ve sakınırsanız size büyük ecir vardır.

Tefsir

وَلَا يَحْسَبَنَّ
sanmasınlar
ٱلَّذِينَ
kimseler
يَبْخَلُونَ
cimrilik eden(ler)
بِمَآ
ne ki
ءَاتَىٰهُمُ
kendilerine vermiştir
ٱللَّهُ
Allah
مِن فَضْلِهِۦ
lütfundan
هُوَ
o
خَيْرًا
hayırlıdır
لَّهُمۖ
kendileri için
بَلْ
(hayır) bilakis
هُوَ
o
شَرٌّ
şerlidir
لَّهُمْۖ
kendileri için
سَيُطَوَّقُونَ
boyunlarına dolandırılacaktır
مَا
şeyler
بَخِلُوا۟
cimrilik ettikleri
بِهِۦ
onunla
يَوْمَ
günü
ٱلْقِيَٰمَةِۗ
kıyamet
وَلِلَّهِ
Allah'ındır
مِيرَٰثُ
mirası
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
وَٱلْأَرْضِۗ
ve yerin
وَٱللَّهُ
Allah
بِمَا
ne ki
تَعْمَلُونَ
yapıyorsunuz
خَبِيرٌ
haber alandır

velâ yaḥsebenne-lleẕîne yebḫalûne bimâ âtâhümü-llâhü min faḍlihî hüve ḫayral lehüm. bel hüve şerrul lehüm. seyüṭavveḳûne mâ beḫilû bihî yevme-lḳiyâmeh. velillâhi mîrâŝü-ssemâvâti vel'arḍ. vellâhü bimâ ta`melûne ḫabîr.

Allah'ın bol nimetinden verdiklerinde cimrilik edenler, sakın bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar, bilakis bu onların kötülüğünedir. Cimrilik yaptıkları şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah işlediklerinizden haberdardır.

Tefsir