Skip to main content

مِن فِرْعَوْنَۚ
Fir'avndan
إِنَّهُۥ
çünkü o
كَانَ
idi
عَالِيًا
ululanan
مِّنَ ٱلْمُسْرِفِينَ
sınırı aşanlardan

min fir`avn. innehû kâne `âliyem mine-lmüsrifîn.

And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık.

Tefsir

وَلَقَدِ
ve andolsun
ٱخْتَرْنَٰهُمْ
biz onları üstün kıldık
عَلَىٰ
göre
عِلْمٍ
bir bilgiye
عَلَى
üzerine
ٱلْعَٰلَمِينَ
alemler

veleḳadi-ḫternâhüm `alâ `ilmin `ale-l`âlemîn.

And olsun ki, onların durumunu bilerek dünyaların üzerinde seçkin kıldık.

Tefsir

وَءَاتَيْنَٰهُم
ve onlara verdik
مِّنَ ٱلْءَايَٰتِ
ayetlerden
مَا
bulunan
فِيهِ
içinde
بَلَٰٓؤٌا۟
bir sınav
مُّبِينٌ
açık

veâteynâhüm mine-l'âyâti mâ fîhi belâüm mübîn.

Onlara, her birinde açıkça bir imtihan bulunan, mucizeler verdik.

Tefsir

إِنَّ
gerçekten
هَٰٓؤُلَآءِ
şunlar
لَيَقُولُونَ
diyorlar ki

inne hâülâi leyeḳûlûn.

Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.

Tefsir

إِنْ
değildir
هِىَ
o
إِلَّا
başkası
مَوْتَتُنَا
ölümümüzden
ٱلْأُولَىٰ
ilk
وَمَا
ve değiliz
نَحْنُ
biz
بِمُنشَرِينَ
diriltilecek

in hiye illâ mevtetüne-l'ûlâ vemâ naḥnü bimünşerîn.

Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.

Tefsir

فَأْتُوا۟
getirin
بِـَٔابَآئِنَآ
babalarımızı
إِن
eğer
كُنتُمْ
iseniz
صَٰدِقِينَ
doğrulardan

fe'tû biâbâinâ in küntüm ṣâdiḳîn.

Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.

Tefsir

أَهُمْ
onlar mı
خَيْرٌ
hayırlı
أَمْ
yoksa
قَوْمُ
kavmi
تُبَّعٍ
Tubba'
وَٱلَّذِينَ
ve
مِن قَبْلِهِمْۚ
onlardan öncekiler (mi?)
أَهْلَكْنَٰهُمْۖ
biz onları helak ettik
إِنَّهُمْ
çünkü onlar
كَانُوا۟
idiler
مُجْرِمِينَ
suç işliyorlar

ehüm ḫayrun em ḳavmü tübbe`iv velleẕîne min ḳablihim. ehleknâhüm. innehüm kânû mücrimîn.

Bunlar mı daha üstün yoksa Tubba milleti ve onlardan öncekiler mi? Onları yok etmişizdir, çünkü onlar suçlu idiler.

Tefsir

وَمَا
ve
خَلَقْنَا
biz yaratmadık
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
gökleri
وَٱلْأَرْضَ
ve yeri
وَمَا
ve bulunanları
بَيْنَهُمَا
bunlar arasında
لَٰعِبِينَ
eğlenmek için

vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ lâ`ibîn.

Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık.

Tefsir

مَا خَلَقْنَٰهُمَآ
onları yaratmadık
إِلَّا
dışında bir sebeple
بِٱلْحَقِّ
hikmetli bir gaye
وَلَٰكِنَّ
fakat
أَكْثَرَهُمْ
onların çoğu
لَا يَعْلَمُونَ
bilmiyorlar

mâ ḫalaḳnâhümâ illâ bilḥaḳḳi velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.

Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler.

Tefsir

إِنَّ
şüphesiz
يَوْمَ
günü
ٱلْفَصْلِ
hüküm
مِيقَٰتُهُمْ
varacağı gündür
أَجْمَعِينَ
hepsinin

inne yevme-lfaṣli mîḳâtühüm ecme`în.

Doğrusu hüküm günü hepsinin bir arada bulunacağı gündür.

Tefsir