min fir`avn. innehû kâne `âliyem mine-lmüsrifîn.
And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık.
veleḳadi-ḫternâhüm `alâ `ilmin `ale-l`âlemîn.
And olsun ki, onların durumunu bilerek dünyaların üzerinde seçkin kıldık.
veâteynâhüm mine-l'âyâti mâ fîhi belâüm mübîn.
Onlara, her birinde açıkça bir imtihan bulunan, mucizeler verdik.
inne hâülâi leyeḳûlûn.
Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.
in hiye illâ mevtetüne-l'ûlâ vemâ naḥnü bimünşerîn.
Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.
fe'tû biâbâinâ in küntüm ṣâdiḳîn.
Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.
ehüm ḫayrun em ḳavmü tübbe`iv velleẕîne min ḳablihim. ehleknâhüm. innehüm kânû mücrimîn.
Bunlar mı daha üstün yoksa Tubba milleti ve onlardan öncekiler mi? Onları yok etmişizdir, çünkü onlar suçlu idiler.
vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ lâ`ibîn.
Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık.
mâ ḫalaḳnâhümâ illâ bilḥaḳḳi velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.
Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler.
inne yevme-lfaṣli mîḳâtühüm ecme`în.
Doğrusu hüküm günü hepsinin bir arada bulunacağı gündür.