veẕkür fi-lkitâbi mûsâ. innehû kâne muḫleṣav vekâne rasûlen nebiyyâ.
Kitap'da Musa'ya dair anlattıklarımızı da an. O seçkin kılınmış bir insan, tarafımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.
venâdeynâhü min cânibi-ṭṭûri-l'eymeni veḳarrabnâhü neciyyâ.
Ona Tur'un sağ yanından seslenmiş ve konuşmak için onu yaklaştırmıştık.
vevehebnâ lehû mir raḥmetinâ eḫâhü hârûne nebiyyâ.
Rahmetimizden, kardeşi Harun'u bir peygamber olarak ona bağışladık.
veẕkür fi-lkitâbi ismâ`îl. innehû kâne ṣâdiḳa-lva`di vekâne rasûlen nebiyyâ.
Kitap'da İsmail'e dair anlattıklarımızı da an. Çünkü o sözünde doğru bir kimse idi, tarafımızdan gönderilmiş bir peygamberdi.
vekâne ye'müru ehlehû biṣṣalâti vezzekâh. vekâne `inde rabbihî merḍiyyâ.
Çevresinde bulunanlara namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti.
veẕkür fi-lkitâbi idrîs. innehû kâne ṣiddîḳan nebiyyâ.
Kitap'da İdris'i de zikret, çünkü o dosdoğru bir peygamberdi.
verafa`nâhü mekânen `aliyyâ.
Biz onu yüce bir yere yükselttik.
ülâike-lleẕîne en`ame-llâhü `aleyhim mine-nnebiyyîne min ẕürriyyeti âdeme vemimmen ḥamelnâ me`a nûḥ. vemin ẕürriyyeti ibrâhîme veisrâîle vemimmen hedeynâ vectebeynâ. iẕâ tütlâ `aleyhim âyâtü-rraḥmâni ḫarrû süccedev vebükiyyâ.
İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimetler sunduğu peygamberler; Adem'in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ve İsmail'in neslinden ve doğru yola erdirdiğimizden, seçip beğendiklerimizdendirler. Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
feḫalefe mim ba`dihim ḫalfün eḍâ`u-ṣṣalâte vettebe`ü-şşehevâti fesevfe yelḳavne gayyâ.
Onların ardından, namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. İşte bunlar azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir.
illâ men tâbe veâmene ve`amile ṣâliḥan feülâike yedḫulûne-lcennete velâ yużlemûne şey'â.
Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş yapanlar bunun dışındadır. Bunlar hiçbir haksızlığa uğratılmadan, Rahman'ın kullarına gaybde vadettiği cennete, Adn cennetlerine gireceklerdir. Şüphesiz, O'nun sözü yerini bulacaktır.