Skip to main content

وَءَايَةٌ
ve bir ayet
لَّهُمْ
onlar için
أَنَّا حَمَلْنَا
taşımamızdır
ذُرِّيَّتَهُمْ
onların çoçuklarını
فِى ٱلْفُلْكِ
gemide
ٱلْمَشْحُونِ
dolu

veâyetül lehüm ennâ ḥamelnâ ẕürriyyetehüm fi-lfülki-lmeşḥûn.

Onlara bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır.

Tefsir

وَخَلَقْنَا
ve yaratmamızdır
لَهُم
kendilerine
مِّن مِّثْلِهِۦ
onun gibi
مَا
şeyler
يَرْكَبُونَ
binecekleri

veḫalaḳnâ lehüm mim miŝlihî mâ yerkebûn.

Onlara bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır.

Tefsir

وَإِن
ve eğer
نَّشَأْ
dilesek
نُغْرِقْهُمْ
onları (suda) boğarız
فَلَا
olmaz
صَرِيخَ
imdad (eden)
لَهُمْ
onlara
وَلَا
ve ne de
هُمْ
onlar
يُنقَذُونَ
kurtarılmazlar

vein neşe' nugriḳhüm felâ ṣarîḫa lehüm velâ hüm yünḳaẕûn.

Dilesek, onları suda boğardık; ne yardımlarına koşan bulunur ve ne de kendileri kurtulabilirlerdi.

Tefsir

إِلَّا
ancak
رَحْمَةً
bir rahmet (vardır)
مِّنَّا
bizden
وَمَتَٰعًا
ve yaşatma
إِلَىٰ
kadar
حِينٍ
bir süreye

illâ raḥmetem minnâ vemetâ`an ilâ ḥîn.

Ama katımızdan bir rahmet ve bir süreye kadar geçinme olarak onları geri bıraktık.

Tefsir

وَإِذَا
ve zaman
قِيلَ
dendiği
لَهُمُ
onlara
ٱتَّقُوا۟
sakının
مَا
olanlardan
بَيْنَ
önünüzdeki
أَيْدِيكُمْ
önünüzdeki
وَمَا
ve olanlardan
خَلْفَكُمْ
arkanızdaki
لَعَلَّكُمْ
umulur ki
تُرْحَمُونَ
esirgenirsiniz

veiẕâ ḳîle lehümü-tteḳû mâ beyne eydîküm vemâ ḫalfeküm le`alleküm türḥamûn.

Onlara: "Geçmişinizden ve geleceğinizden sakının, belki acınırsınız" dendiği zaman yüz çevirirler.

Tefsir

وَمَا
zaten
تَأْتِيهِم
onlara gelmez
مِّنْ
hiçbir
ءَايَةٍ
ayet
مِّنْ ءَايَٰتِ
ayetlerinden
رَبِّهِمْ
Rabblerinin
إِلَّا كَانُوا۟
olmadıkları
عَنْهَا
ondan
مُعْرِضِينَ
yüz çevirmiş

vemâ te'tîhim min âyetim min âyâti rabbihim illâ kânû `anhâ mü`riḍîn.

Zaten Rabbinin ayetlerinden herhangi biri kendilerine geldiğinde ondan hep yüz çeviregelmişlerdi.

Tefsir

وَإِذَا
ve zaman
قِيلَ
dendiği
لَهُمْ
onlara
أَنفِقُوا۟
infak edin
مِمَّا رَزَقَكُمُ
size verdiği rızıktan
ٱللَّهُ
Allah'ın
قَالَ
derler
ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟
nankörler
لِلَّذِينَ
kimselere
ءَامَنُوٓا۟
inanan(lara)
أَنُطْعِمُ
biz mi yedirelim?
مَن
kimseye
لَّوْ يَشَآءُ
dilediği takdirde
ٱللَّهُ
Allah'ın
أَطْعَمَهُۥٓ
yedireceği
إِنْ
hayır
أَنتُمْ
siz
إِلَّا
doğrusu
فِى
içindesiniz
ضَلَٰلٍ
bir sapıklık
مُّبِينٍ
apaçık

veiẕâ ḳîle lehüm enfiḳû mimmâ razeḳakümü-llâhü ḳâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenû enuṭ`imü mel lev yeşâü-llâhü aṭ`ameh. in entüm illâ fî ḍalâlim mübîn.

Onlara: "Allah'ın size verdiği rızıktan sarfedin" denince inkar edenler inananlara: "Allah dileseydi doyurabileceği bir kimseyi biz mi doyuralım? Doğrusu siz apaçık bir sapıklıktasınız" derler.

Tefsir

وَيَقُولُونَ
ve diyorlar
مَتَىٰ
ne zaman?
هَٰذَا
bu
ٱلْوَعْدُ
tehdid (ettiğiniz azab)
إِن
eğer
كُنتُمْ
iseniz
صَٰدِقِينَ
doğru söylüyor(lar)

veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn.

"Doğru sözlü iseniz bildirin bu vaad ne zamandır?" derler.

Tefsir

مَا يَنظُرُونَ
beklemiyorlar
إِلَّا
başka bir şey
صَيْحَةً
korkunç sesten
وَٰحِدَةً
bir tek
تَأْخُذُهُمْ
ansızın onları yakalar
وَهُمْ
ve onlar
يَخِصِّمُونَ
çekişip dururlarken

mâ yenżurûne illâ ṣayḥatev vâḥideten te'ḫuẕühüm vehüm yeḫiṣṣimûn.

Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler.

Tefsir

فَلَا
artık
يَسْتَطِيعُونَ
güçleri yetmez
تَوْصِيَةً
bir vasiyete
وَلَآ
ne de
إِلَىٰٓ أَهْلِهِمْ
ailelerine
يَرْجِعُونَ
dönmeye

felâ yesteṭî`ûne tevṣiyetev velâ ilâ ehlihim yerci`ûn.

O zaman, artık ne vasiyet edebilirler ne de ailelerine dönebilirler.

Tefsir