yagşe-nnâs. hâẕâ `aẕâbün elîm.
Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.
rabbene-kşif `anne-l`aẕâbe innâ mü'minûn.
İnsanlar: "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır; doğrusu artık biz inananlarız" derler.
ennâ lehümü-ẕẕikrâ veḳad câehüm rasûlüm mübîn.
Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.
ŝümme tevellev `anhü veḳâlû mü`allemüm mecnûn.
Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.
innâ kâşifü-l`aẕâbi ḳalîlen inneküm `âidûn.
Biz sizden azabı az bir süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz.
yevme nebṭişü-lbaṭşete-lkübrâ. innâ münteḳimûn.
Onları çarptıkça çarpacağımız gün öcümüzü şüphesiz alırız.
veleḳad fetennâ ḳablehüm ḳavme fir`avne vecâehüm rasûlün kerîm.
And olsun ki, onlardan önce, Firavun milletini denemiştik. Onlara gelen değerli bir peygamber demişti ki:
en eddû ileyye `ibâde-llâh. innî leküm rasûlün emîn.
"Ey Allah'ın kulları! Bana gelin, doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
veel lâ ta`lû `ale-llâh. innî âtîküm bisülṭânim mübîn.
"Allah'a karşı üstün gelmeye kalkışmayın; doğrusu ben size apaçık bir delil getirdim."
veinnî `uẕtü birabbî verabbiküm en tercümûn.
"Beni taşlamanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım."