Skip to main content

يَغْشَى
sarar
ٱلنَّاسَۖ
insanları
هَٰذَا
bu
عَذَابٌ
bir azabdır
أَلِيمٌ
acı

yagşe-nnâs. hâẕâ `aẕâbün elîm.

Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.

Tefsir

رَّبَّنَا
Rabbimiz
ٱكْشِفْ
kaldır
عَنَّا
bizden
ٱلْعَذَابَ
azabı
إِنَّا
çünkü biz
مُؤْمِنُونَ
inanıyoruz

rabbene-kşif `anne-l`aẕâbe innâ mü'minûn.

İnsanlar: "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır; doğrusu artık biz inananlarız" derler.

Tefsir

أَنَّىٰ
ne kadar uzak
لَهُمُ
onlar için
ٱلذِّكْرَىٰ
öğüt almak
وَقَدْ
oysa elbette
جَآءَهُمْ
kendilerine gelmişti
رَسُولٌ
bir elçi
مُّبِينٌ
apaçık

ennâ lehümü-ẕẕikrâ veḳad câehüm rasûlüm mübîn.

Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.

Tefsir

ثُمَّ
sonra
تَوَلَّوْا۟
yüz çevirdiler
عَنْهُ
ondan
وَقَالُوا۟
ve dediler
مُعَلَّمٌ
öğretilmiştir
مَّجْنُونٌ
cinlenmiştir

ŝümme tevellev `anhü veḳâlû mü`allemüm mecnûn.

Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.

Tefsir

إِنَّا
elbette biz
كَاشِفُوا۟
kaldırırız
ٱلْعَذَابِ
azabı
قَلِيلًاۚ
birazcık
إِنَّكُمْ
ama siz
عَآئِدُونَ
dönersiniz

innâ kâşifü-l`aẕâbi ḳalîlen inneküm `âidûn.

Biz sizden azabı az bir süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz.

Tefsir

يَوْمَ
o gün
نَبْطِشُ
vururuz
ٱلْبَطْشَةَ
vuruşla
ٱلْكُبْرَىٰٓ
büyük
إِنَّا
zira biz
مُنتَقِمُونَ
öc alıcıyız

yevme nebṭişü-lbaṭşete-lkübrâ. innâ münteḳimûn.

Onları çarptıkça çarpacağımız gün öcümüzü şüphesiz alırız.

Tefsir

وَلَقَدْ
ve andolsun
فَتَنَّا
sınadık
قَبْلَهُمْ
onlardan önce
قَوْمَ
toplumunu
فِرْعَوْنَ
Fir'avn
وَجَآءَهُمْ
ve onlara geldi
رَسُولٌ
bir elçi
كَرِيمٌ
değerli

veleḳad fetennâ ḳablehüm ḳavme fir`avne vecâehüm rasûlün kerîm.

And olsun ki, onlardan önce, Firavun milletini denemiştik. Onlara gelen değerli bir peygamber demişti ki:

Tefsir

أَنْ
diye
أَدُّوٓا۟
teslim edin
إِلَىَّ
bana
عِبَادَ
kullarını
ٱللَّهِۖ
Allah'ın
إِنِّى
çünkü ben
لَكُمْ
sizin için
رَسُولٌ
bir elçiyim
أَمِينٌ
güvenilir

en eddû ileyye `ibâde-llâh. innî leküm rasûlün emîn.

"Ey Allah'ın kulları! Bana gelin, doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."

Tefsir

وَأَن
ve diye
لَّا تَعْلُوا۟
ululanmayın
عَلَى
karşı
ٱللَّهِۖ
Allah'a
إِنِّىٓ
elbette ben
ءَاتِيكُم
size getiriyorum
بِسُلْطَٰنٍ
bir delil
مُّبِينٍ
apaçık

veel lâ ta`lû `ale-llâh. innî âtîküm bisülṭânim mübîn.

"Allah'a karşı üstün gelmeye kalkışmayın; doğrusu ben size apaçık bir delil getirdim."

Tefsir

وَإِنِّى
ve elbette ben
عُذْتُ
sığındım
بِرَبِّى
benim Rabbim
وَرَبِّكُمْ
ve sizin Rabbiniz olana
أَن تَرْجُمُونِ
beni taşla(yıp öldür)menizden

veinnî `uẕtü birabbî verabbiküm en tercümûn.

"Beni taşlamanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım."

Tefsir