Skip to main content

قَوْمَ
kavmine
فِرْعَوْنَۚ
Fir'avn'ın
أَلَا يَتَّقُونَ
onlar korunmayacaklar mı?

ḳavme fir`avn. elâ yetteḳûn.

Rabbin Musa'ya: "Haksızlık eden millete, Firavun'un milletine git" diye nida etmişti. "Haksızlıktan sakınmazlar mı?"

Tefsir

قَالَ
(Musa) dedi
رَبِّ
Rabbim
إِنِّىٓ
şüphesiz ben
أَخَافُ
korkuyorum
أَن
diye
يُكَذِّبُونِ
beni yalanlayacaklar

ḳâle rabbi innî eḫâfü ey yükeẕẕibûn.

Musa: "Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun'a da elçilik ver. Onların bana isnat ettikleri bir suç da vardır. Beni öldürmelerinden korkuyorum" demişti.

Tefsir

وَيَضِيقُ
ve daralıyor
صَدْرِى
göğsüm
وَلَا
ve
يَنطَلِقُ
açılmıyor
لِسَانِى
dilim
فَأَرْسِلْ
onun için elçilik ver
إِلَىٰ هَٰرُونَ
Harun'a da

veyeḍîḳu ṣadrî velâ yenṭaliḳu lisânî feersil ilâ hârûn.

Musa: "Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun'a da elçilik ver. Onların bana isnat ettikleri bir suç da vardır. Beni öldürmelerinden korkuyorum" demişti.

Tefsir

وَلَهُمْ
ve onların var
عَلَىَّ
bana yükledikleri
ذَنۢبٌ
bir suç
فَأَخَافُ
korkuyorum
أَن
diye
يَقْتُلُونِ
beni öldürecekler

velehüm `aleyye ẕembün feeḫâfü ey yaḳtülûn.

Musa: "Rabbim! Doğrusu beni yalanlamalarından korkuyorum; göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Onun için Harun'a da elçilik ver. Onların bana isnat ettikleri bir suç da vardır. Beni öldürmelerinden korkuyorum" demişti.

Tefsir

قَالَ
(Allah) dedi
كَلَّاۖ
hayır
فَٱذْهَبَا
ikiniz de gidin
بِـَٔايَٰتِنَآۖ
ayetlerimizle
إِنَّا
şüphesiz biz
مَعَكُم
sizinle beraberiz
مُّسْتَمِعُونَ
dinliyoruz

ḳâle kellâ. feẕhebâ biâyâtinâ innâ me`aküm müstemi`ûn.

Allah: "Hayır; ikiniz mucizelerimizle gidiniz. Doğrusu Biz sizinle beraber dinlemekteyiz. Firavun'a varınız: "Biz şüphesiz alemlerin Rabbinin elçisiyiz; İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, deyiniz" demişti.

Tefsir

فَأْتِيَا
gidin ikiniz
فِرْعَوْنَ
Fir'avn'e
فَقُولَآ
ve deyin ki
إِنَّا
gerçekten biz
رَسُولُ
elçisiyiz
رَبِّ
Rabbinin
ٱلْعَٰلَمِينَ
alemlerin

fe'tiyâ fir`avne feḳûlâ innâ rasûlü rabbi-l`âlemîn.

Allah: "Hayır; ikiniz mucizelerimizle gidiniz. Doğrusu Biz sizinle beraber dinlemekteyiz. Firavun'a varınız: "Biz şüphesiz alemlerin Rabbinin elçisiyiz; İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, deyiniz" demişti.

Tefsir

أَنْ أَرْسِلْ
gönder
مَعَنَا
bizimle beraber
بَنِىٓ
oğullarını
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail

en ersil me`anâ benî isrâîl.

Allah: "Hayır; ikiniz mucizelerimizle gidiniz. Doğrusu Biz sizinle beraber dinlemekteyiz. Firavun'a varınız: "Biz şüphesiz alemlerin Rabbinin elçisiyiz; İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, deyiniz" demişti.

Tefsir

قَالَ
(Fir'avn) dedi ki
أَلَمْ نُرَبِّكَ
biz seni yetiştirmedik mi?
فِينَا
içimizden
وَلِيدًا
bir çocuk olarak
وَلَبِثْتَ
ve kalmadın mı?
فِينَا
aramızda
مِنْ عُمُرِكَ
ömründen
سِنِينَ
nice yıllar

ḳâle elem nürabbike fînâ velîdev velebiŝte fînâ min `umürike sinîn.

Firavun Musa'ya: "Biz seni çocukken yanımıza alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Sonunda yapacağını da yaptın. Sen nankörün birisin" dedi.

Tefsir

وَفَعَلْتَ
ve yaptın
فَعْلَتَكَ
yaptığın
ٱلَّتِى فَعَلْتَ
o (kötü) işi
وَأَنتَ
ve sen
مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ
nankörlerden(sin)

vefe`alte fa`leteke-lletî fe`alte veente mine-lkâfirîn.

Firavun Musa'ya: "Biz seni çocukken yanımıza alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Sonunda yapacağını da yaptın. Sen nankörün birisin" dedi.

Tefsir

قَالَ
(Musa) dedi
فَعَلْتُهَآ
onu yaptığım
إِذًا
zaman
وَأَنَا۠
ben
مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
dalalette idim

ḳâle fe`altühâ iẕev veenâ mine-ḍḍâllîn.

Musa: "O işi kasden yaptımsa sapıklardan biri sayılırım. Bu yüzden sizden korkunca aranızdan kaçtım. Sonra, Rabbim bana hikmet verip, beni peygamber yaptı. Başıma kaktığın bu nimet, İsrailoğullarını kendine köle ettiğinden ötürüdür" dedi.

Tefsir